---}--}@ Arşivime Hoş Geldiniz,Benim Beğendiklerimi Umarım Siz de Beğenirsiniz... Resimler ve Yazılar Forumlardan Alıntıdır..


Sıkkın ruh halinden kurtulmak için yolunda gezindiğim yaşamın arka bahçelerinde yürüyorum… Bir beyaz kelebek uçuşunda, bir gül açışında, arıların, börtüböceklerin koşuşturmacalarında bulmak kendimi… Hafiften bir rüzgâr esiyor, dallar coşkun gönüllü bir derviş gibi salınıyor, güneş asırlık dost sıcaklığının esinlerini yolluyor… Buruk anılarla merhabalaşıp yürüyorum kırlarda, onlarla kol kola…
Yalnızlığımda bulurum bazen, biten dostlukların sıcaklığını… Merhabası olan sıcak dostlukların… Kendine iyi bak, beni düşünme diyerek, yokluğun rüzgârında yelken açan sonsuz duyumsayışlarımdaki kırılgan kederlerimin özlemiyle gelen bahar… Bir bahar ki hayat verir gülümsemelere, bir bahar ki çok dillerle bir şey fısıldar gönül kulağıma… Kalbime çarpıveren dostluklarımın dünlerinden esinler… Coştukça özleyen, özledikçe buruklaşan bir kalp… Yanıp yanıp gitmek öylece…
Merhabalı günlerimizdeki duyumsayışlarım, bir bebek özleminde seni aramak, bir gül kokusunda, bir uçan kelebeğin pırpırlarında seni aramak var ya… Ansızın gelen bin bir duygunun abanması… Ruhun fırtınaları, bir yelkenlinin sonsuz denize açılışındaki giz yalnızlığı, ah ki dedirten ayrılıkların sıcak yakıcılığı…


Acıları yudumlamak, sabır imbiğinde damıtıp özsular devşirmek acılardan… Yeni yeni ufuklarda bir başka sabaha merhaba demek için sevinçle coşmak… Kaçıncı kez son olur bu ayrılık, bir daha candan sevmeme sözleri verip yeminleri bozmak ve bir kardeş selamında seni aramak… Yandıkça yanan yürek… Bir mavzer çığlığında rüzgârın uğultusu… Yağmurun müjdecisi kara kara bulutlar… Çorak toprakların elleri dua için kalkmış yalvarıyorken. Gürleyen göklerin doğum sancıları… Şimşeklerin yakıcılığında seni aramak var ya… Bu hep böyle gider mi? Kışı olur yaşamın, baharı olur, yazı olur… Sen ki dostların sevgilisi olan kedersiz akşamların ışığı, sen ki yalnızlığında yedi veren gülleri yetiştiren acemi dostluğun usta bir bahçıvanı… Suya hasret toprağın çoraklığında, bir menekşe kokusunda seni aramak var ya…
Dalıp giden çınarın asırlık şarkısındaki büyü… Bir servinin endamındaki sessizliği, toprağın bağrında saklı nice bitkilerin yeşerme, toprak üstüne çıkma devinimleri… Bir müjde ki baharın güzelliklerinde yalnızlığım ve suskunluğum haykırıyor dağların yamaçlarından sanki…
Kalan ne, hayat ne? Bitecek sevgilerin telaşında kuşlar, güller, kelebekler, börtüböcekler… Birkaç aylık neşe.. Sonrası insafsız bir rüzgârın soluğuyla yerle bir olan umutlar… Ne güzelliklerinden, ne neşelerinden eser kalmaksızın… El yordamıyla tutunduğum gerçeklikler yok olup gidiyorlar birer birer kervanlar gibi katar katar… Yalnızlığımın bahçelerinde açan güller, renk renk… Siyah güller, pembe güller, kırmızı güller, ak güller… Ne de sevimliler… Ne de güzeller… Ama orada da rüzgârlar esecek, sonbahar olacak, kış olacak… Savrulup gidecek o güllerim de yokluğun kollarına… Ağlatacak, üzüp üzüp duracak beni… Yokluğuna ağladığım güllerimin özlemlerini bir baharda görmek var ya…
Yan yana geçen gecelerin getirdikleri bir şeyleri söküp alacak benden… İstemesem de bu böyle olacak… Ben sonsuz bahar istiyordum, solmayacak güller, bitmeyecek sevda şarkılarına besteler yapmak istiyordum… Kavgalı yaşamın bir mavzer çığlığında seni duymak var ya…
Sevdiklerim, sevenler… Solup solup gidiyorlar bu yaşamda… Kimi günler bir trenin çığlığında hasret türküleri söylemek isterken, gül deren ellerim umarsızca düşer yanıma… Kara tren hasret söyler... Kurşun sıkılır sevdama… Bir yaralı kuş gibi düşerim kaldırımlara… Ellerim, gül deren ellerim, umuda açılan bir pencereden el sallamak isterken; yüreğim burkulur da ağlarım… Kalakaldığım duygusallığın ikileminde “Git bahar bir zaman sonra yine gel, ısıt gönlümü dünlü günlerin anılarıyla.” diye haykırırım…
Gonca güller arasından hızla yol alıp giderken, dönüp dönüp arkama bakarım… Boynu bükük bir bebek özleminde seni aramak, yokluğuna yanmak, suskunluğunda dalıp dalıp gitmek dünlere… Sonra birdenbire gelirim kendime… Ümit, bir mavzer çığlığındaki karabasanları kollarından tutup atar… Deste deste gülleri gelir sonsuz aşkın, sonsuz yolcularından… Gülüşlerindeki, içtenliklerindeki sıcaklıklar sarıp sarmalar beni her yandan…
Akşamları gelir ruhani kuşlar… Bir cennet esininden müjdeler getirerek… Coşan kalp uçup gitmek ister açılan kapıdan… Sonsuz sevginin, aşkın yaratanı sarıp sarmalar kederli gönlümü… Hız, zaman ötesi gerçekliğinde alıp götürür ruhumu benim… Bir ben olurum, bir o… Aşkın dalgakıranlarında takılmadan sonsuzca sevmek sonsuz aşkı… Yağmuruyla, yemyeşil yağmurlarıyla ıslanmak yazgıyı yazanın… Durmaksızın yağan yağmurlarda, aşkında ıslanmak; içimi bir kutsal suyun şifasında yıkıyor tanımı olanaksız bir şekilde… Mecazi sevgiler, ona bakan yönleriyle sevmediklerim, yüreğimde solup solup gidiyorlar bir daha açmamak üzere…
Sevginin bahçesinde uçuşan kelebekler, açan güller, selam veren menekşeler ruhumun esinleriyle şarkı söylüyorlar sonsuz bahara…



Ne korkarsın ayrılıktan, ölümden? Sonsuza kadar varsın, sonsuzca… Her biri sevgi kervanında kardeşçe sonsuz aşkı yudumlayan kardeşlerime sevgi güllerinin solmayan güllerinden demet demet devşiriyorum yüreğimce… Gidiyorum, yüreğimin gittiği yere değin… Özlemlerim, burukluklarım söylemek isteyip de söyleyemediğim hislerimin tutsaklığında… Açılan kapıdan içeri girmek için uğraş veriyorum, mecazların geçiciliğini biliyorum… Takılıp kalmamak, incitmemek onları… Şöyle böyle… Yorumsuzca, sessizce… Gözlerim bir tanıdık yüz görüyor az ötelerde… Aldatmasız sevgiyle bakan… İki ışık yol… Sonsuza sonsuzca uzanan… Kırılgan şarkılar üstüne yazılan bir türküde seni aramak var ya… Ezgisi ruhuma vuran bir melodinin sesinde seni duymak var ya… Yazdığın, bozduğun her şeyde seni aramak, seni duymak, sana aşık olmak iki seven insanın sevgi dolu bakışlarında sevilmeye en layık olan… Bir kardeş selamında seni aramak var ya…
Bana ağlar her bahar bulutlar… Ben de baharlara ağlarım… Sonsuz acıların, terkedilmişliklerin anlamsızlığındaki anlam… Yol vermez elimin uzandığı mecaz sevgilerde kalmama yazgıyı yazan… Bir fırtına çıkar ansızın, savrulur rüzgârlarda mecaz sevgilerimin gülleri… Ayrılan yollarda buruk gönlüm… Bir başka bahar bekler de boşu boşuna acıların buruk bir tadı kalır yüreğimde… Kavgasız ve anlamsızca biten dostlukların gerçekliğinde seni aramak var ya… Yandıkça yanar yüreğim neyi sevsem yok olur, kimi sevsem… Bundaki anlamı anladıkça, sezdikçe yüreğim… Mutluluk şarkılarını onlardaki ayrılığın alev alev sevgi güllerinde duyarım…



Doğarken yalnızdık, giderken de yalnızız şu yaşamda… Acıları yudum yudum içtikçe “Biten sevgiler güzel değilmiş meğer.” diyorum kendi kendime… Acılarda, ayrılıklarda solup giden bir baharın çiçeklerinde seni… Seni görmek var ya… Candan sevdiklerimizin bizi yüz üstü bırakıp bırakıp gitmeleri… Örselenen yüreğimiz… Öylesine bir sevinç doldurur ki içimize acılar… Açan güllerde, güzel olan baharda mor menekşelerin kokusunda onlarda seni aramak var ya… Yalnızlığımızda, terkedilmişliklerimizde, acılarımızda düş kırıklıklarımızda bir yol var ki sana gelen… O yollarda yürürken sonsuz aşkının sevinçleriyle dolup dolup çekip gitmek var ya bu kentten… Artık seni seviyorum… Seni arıyorum… Sevilmeye, aşık olunmaya en layık olan, Vedüd, Rauf, Rahman, Rahim, Muin, Atuf olan Allah’ım…

Dr.Hamza Metiner

0 yorum:

*******

Followers

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

************
blogger counter

View My Stats *************************************

widget
**************

****************************free counters