---}--}@ Arşivime Hoş Geldiniz,Benim Beğendiklerimi Umarım Siz de Beğenirsiniz... Resimler ve Yazılar Forumlardan Alıntıdır..




Tüm yollar sende biter, sonra seninle yeniden, bambaşka başlar.
Nehirler sende son bulur, sonra seninle daha bir coşkun, daha bir duru akar.
Damlaları sendendir artık.
Sözler sende biter, sonra seninle ilk harften başlar konuşmaya.
Sana inanarak, seni doğrulayarak başlar.
Çünkü sen inanırsın;
Söylediğinde sözüne,
Sustuğunda sükûtuna,
Yürüdüğünde adımlarına,
Ve durduğunda bekleyişine…
Şöyle mi böyle mi demeden inanırsın.
Rüzgârla birlikte sağa sola savrularak esmezsin.
Rüzgâr gelir, ferahlığını senden alarak seninle eser.
Hayat seninle yaşar yeniden hayat bularak.
Tereddütleri silinmiştir.
Öyle bir inanışla inanırsın ki ‘Allah’ dediğinde iki cihan seninle birlikte ‘Allah’ der.
Susanlar gönlünü susturmuştur.

‘Yoluna Devam Et!’
Allah Rasulü s.a.v. açıktan davete başlamıştı. Şehrinden bazı kimseler gelerek O’nu amcası Ebu Talip’e şikayet ettiler. Zengin, varlıklı kimselerdi. Soyları ve çocuklarıyla övünürlerdi. Liderdiler. Ve Allah Rasulü övündükleri şeylerin, bu haliyle Allah katında hiçbir değerinin olmadığını söylüyordu.
Zira mevki, adil bir müslümanda güzeldi.
Mal cömert bir kulda.
Çocuk şefkatli bir ana babada.
O kimseler bilmiyorlardı. Zulmediyorlardı tüm elindekilerle önce kendilerine. Zulmediyorlardı hayata.
Ebu Talip bu kişileri bir şekilde yatıştırarak gönderdi.
Aradan zaman geçti. Efendimiz s.a.v. devam ediyordu davete.
Kızdılar. Zira onlar ataları gibi inanıyorlardı ve O atalarının dinini ret ediyordu.
Ataları ateşe atlamışsa ateşe mi atlayacaklardı - ki yaptıkları bundan başkası değildi.
Tekrar geldiler amcası Ebu Talip’e. Dediler:
“Ey Ebu Talip, yeğenin ilâhlarımıza hakaret ediyor. Atalarımızın sapıklık içinde yaşadığını söylüyor. Bizleri de sapıtmış olmakla itham ediyor. Şimdi ya onu himayeden vazgeç ya da açıktan açığa onun yanına geç de biz her ikinize savaş açalım.”
Allah Rasulü s.a.v. amcasını üzgün buluyordu. Başı önünde…
“Seni ne kadar sevdiğimi bilirsin ey kardeşim oğlu. Lakin bana bu kadar ağır bir yük yükleme. Çünkü gücümün üstündedir.”
Efendimiz s.a.v. bakıyordu ki şimdi O’nu yeryüzünde koruyup himaye edecek, sahip çıkacak tek insan,
amcası vazgeçiyor.
Fakat O zerre kadar şüphe duymuyordu Zira teslimdi gönlü. Teslimdi idraki, kararı, hayatı:
“Ey amca, yemin ederim ki bu adamlar bir elime güneşi bir elime ayı verseler peygamberlik vazifesinden zerre kadar ayrılmam. Şimdi ya Cenab-ı Hak bana bu vazifeyi ifa için kuvvet verir. Yahut ben bu uğurda feda olurum.”
Hali değişmiş, tereddüdü silinmişti Ebu Talip’in.
Efendimiz’in hali haline dokunmuştu.
Kararlıydı şimdi O’nun kadar.
Gönlünü susturmuşsa da adımları O’nunlaydı:
“Yoluna devam et oğlum. Hiç kimse senin kılına dokunamaz.”

Bir İnsan İnandığında
Allah Rasulü s.a.v. Necid Gazası’ndan dönüyordu. Arkadaşlarıyla birlikte istirahata çekilmiş, bir ağacın gölgesine geçerek kılıcını dala asmıştı. Oradan geçen bir bedevi O’nu uyandırdı. Baktı ki kılıcını almış Allah Rasulü’ne bakıyor. Kılıcı kınından çıkardı, sordu:
– Şimdi seni elimden kim kurtarır?
– Allah!
Allah Rasulü ‘Allah’ dedi. Öyle bir deyişle ki cihan azametinden titredi.
Zira O ‘Allah’ dediğinde teslimdi sözlerine, inanıyordu.
Bedevi titredi ve kılıç elinden düştü. Efendimiz aldı kılıcı ve bu kez O sordu:
– Şimdi seni benim elimden kim kurtarır?
Hâlâ titriyordu bedevi ve bir şey diyemedi. Zira onu kim kurtaracaktı?
Teslim oldu: “Allah’tan başka ilâh olmadığına…”
Söz kılıçtan keskindir şimdi.
‘Ya Rabbi’ deyince ‘buyur ya kulum’ dediğini duyarız ta içimizde bir yerlerde.
Bizimle birlikte duyar cihan.
Ona teslim olduğumuzu,
Ona güvenip dayandığımızı.
Bir insan inandığında sözlerine;
Gayrı tüm dayanaklar yıkılır,
Tutunacak tüm dallar kırılır.
Yalnız Değil Bilirlerdi
İnanmak önce içimizdeki ötelere yol almaktır.
Bir gün halimize, sözümüze, duruşumuza karışır da içimizden nice ötelere yol aldırır.
Gördüklerimizden, duyduklarımızdan ve bildiklerimizden çok daha ötelere, çok daha tesirli varır.
Kureyşli ulular bir gün toplanarak karar aldılar.
Kâbe’ye geldiği takdirde Allah Rasulü s.a.v.’i parçalayacaklardı.
Hz. Fatıma r.a. bu kararı haber aldı ve babasına gelerek söyledi.
Allah Rasulü s.a.v. kızına teselli verdi ki, yine bir gün müşrikler O’nu toz toprak içinde bırakmışlardı. Hz. Fatıma bir yandan mübarek saçlarını okşayarak temizliyor bir yandan da ağlıyordu.
Efendimiz; ‘Ağlama kızım, Allah babanı koruyacaktır..’ diyordu.
Yine teselli etti kızını ve abdest alarak Kâbe’ye yöneldi.
İşte geliyordu Allah Rasulü. Sadece boş boş bakıyorlardı. Kararlılığı unutturmuştu kararlarını. Cesareti korkutmuştu.
Oysa yalnızdı, onlar gibi kuşanmamıştı silahlarını.
Allah Rasulü Kâbe’yi tavafa başladı. Diğerleri gözleri yerde, usulca ayrıldılar.

O, inanarak, ta gönülden, her haliyle ‘Allah’ dedi.
Kalbi değdi sözlerine, haline, duruşuna.
Allah
O’dur tek ve benzersiz olan.
O’dur vaadinde duran
O’dur gözetip koruyan.
Bildi ki bildirdi.
O’na ve getirdiklerine inanmayanlar bile bilirdi ki bir güç var dayandığı, güvendiği...
O’nun karşısında dayanakları yıkıldı.
Güvendikleri terk etti.
İnananlar O’nunla güç buldular.
O’ndan hız aldılar.
Allah bizimledir derdi.
Daha bir inanır, güvenirlerdi.
Zira Allah Rasulü inandığını her haliyle söyledi.
O topraklarda, o günlerde olmasak da,
O’nun halini hal edinenlerle yoldayız.
Ufak adımlarımızla içimizde aldığımız her yolda
O’na katıldık.
Hicreti hicretimiz oldu.

Elvida Unlu

0 yorum:

*******

Followers

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

************
blogger counter

View My Stats *************************************

widget
**************

****************************free counters