---}--}@ Arşivime Hoş Geldiniz,Benim Beğendiklerimi Umarım Siz de Beğenirsiniz... Resimler ve Yazılar Forumlardan Alıntıdır..




Güzeli Seven Güzel! Sana Feda Edeceğim Güzellikler Ver!

Güzeli seven Rabbim, benim içimi nurlarınla güzelleştir, İçimin güzelliğiyle davranışlarım nurlansın!

Gözlerimin bakışında Sen olmalı, kirpiğimin ucundaki damlada Sen parlamalısın!

Senin yolunda çalışırken yorulduğum için dinlenmeliyim Rahatım da Senin için olmalı

Uykumda Sen'i sayıklamalıyım

Yollarım Sana gelmeli hep! Dönse dolaşsa yine Seni bulmalı adreslerim!

Hayatımdaki her ciddi adımı Senin için atmalı, yine Senin için koşmalıyım, Senin yolunda

Affetmeyi seven Rabbim, affedilmenin huzurunu yaşattır bana Günahkar kulunun tek tesellisi; Senin huzurunda af dilerken, süzülen gözyaşlarıdır

Bunca günahıma rağmen, beni bir nebze rahatlatan; tövbe etmeyi nasip eden Rabbimin, kullarını affetmeyi sevmesidir

Senden koparma beni! Sensiz bırakma kalbimi Senden uzak kalınca; öyle aciz, öyle çaresizim ki...

Seninleyken huzurum dorukta; sanki her şey, her güzel şey benim, tüm mutluluklar benimle...

Dünyanın tüm çiçeklerini koklasam, Sana dua ederkenki huzuru yine bulamam

En güzel sözleri kullansam Senin için, hep Seni söylesem konuştuğumda; Seni anlatmaya yine doyamam!

Dostlarını sevsem; kalplerinde Sen varsın diye...
Tüm yarattıklarına ibretle baksam; Seni hatırlatıyor diye...

İçimdeki sevgiye dair ne varsa yapsam; Seni sevmeye yine doyamam!

Güzeli seven Güzel! Sana feda edeceğim güzellikler ver!..amin!


Alıntıdır...

NITELIK, NICELIKTEN ÖNEMLIDIR...
Insanlar Felsefeyi Çocukken masallardan, sonra kitaplardan,
Ihtiyarlayinca da arkalarinda kalan hayatlarindan
ögrenebilirler....


DISI ASLAN
Hayvanlar bir gün kim daha cok çocuk dogurabilir diye çekismeye baslarlar.
Hep birlikte disi aslana gidip danisirlar.
"Sen kaç çocuk dogurabiliyorsun?" diye sormuslar aslana...
"Bir" diye yanitlar disi aslan. "Fakat ben aslan dogururum."

NITELIK, NICELIKTEN ÖNEMLIDIR...


YENGEC ILE ANNESI
"Neden böyle yan yan yürüyorsun yavrum" diye sorar anne yengec
çocuguna...
"Düzgün yürüsene ! " der.
- "Pekala anne" der çocuk.
- "Sen önümden düzgün yürü, ben seni takip ederim. "

HAREKETLER SÖZLERDEN ÖNDE GELIR...


ASLAN, KOYUN, KURT VE TILKI
Aslanin biri, bir koyunu yanina cagirir ve nefesinin kokup kokmadigini
sorar.
Evet diye yanitlar koyun. Aslan bu yanita kizar ve koyunu oracikta
parçalar.
Daha sonra kurda seslenip yanina çagirir, ona da ayni soruyu sorar.
Hayir diye yanitlar kurt korkudan. Ancak o da yagcilik yaptigi için
aslanin öfkesinden kurtulamaz.
Sira tilkiye gelmistir. Ayni soruyu tilkiye de sorar. Tilkinin yaniti
söyle olur;
- Üzgünüm üsütmüsüm biraz, o yüzden burnum koku almiyor. !

AKILLI KISI TEHLIKELI DURUMLARDA KONUSMAZ. !


KAZLAR VE TURNALAR
Kazlar ve turnalar bir gün ayni tarlada yiyecek ararlarken birden
Yanlarina yaklasmaya çalisan avciyi fark ederler.
Turnalar daha çevik ve hafif olduklari için hemen uçarlar.
Oysa kazlar agir hareket ettikleri için avcidan kurtulamazlar.

YAKALANANLAR HER ZAMAN SUÇLU OLANLAR DEGILDIR.!


HASTA GEYIK
Yasli bir geyik hasta düser ve daha rahat otlayabilmek için güzel otlarla
dolu bir çalilikta yasamaya baslar. Her hayvanla iyi geçindigi için pek
cok hayvan sik, sik geyigin ziyaretine gelir.
Zamanla her gelen hayvan bu güzel otlardan tatmaya baslayinca kisa süre
sonra tüm otlar biter. Geyik hastaliktan kurtulur ama yiyecek hiçbirseyi
kalmadigi için bir süre sonra açliktan ölür.

BAZEN IYI SEYLERDE PAYLASTIKCA BITEBILIR.ELIMIZDEKININ DEGERINI BILELIM.!


FARELERIN TOPLANTISI

Bir gün fareler bir araya gelirler ve baslarina musallat olan bir kediden
kurtulma planlari yaparlar. Pek çok fikir öne sürülür. Hiçbiri kabul
görmez.
En sonunda genç bir fare kedinin boynuna bir çan asmayi önerir. Böylece
Kedi kendilerine yaklasirken farkina varacak ve kaçabileceklerdir.
Bu öneri fareler tarafindan alkislarla onaylanir.
Bu arada bir kosede sessizce onlari dinlemekte olan yasli bir fare ayaga
kalkar ve bu önerinin çok zekice oldugunu, basarili olacagindan hiç
kuskusu olmadigini belirtir.
Fakat, der, Kafami bir soru kurcaliyor. Aramizdan kim kedinin boynuna
çan asacak. ?

IYI BIR PLAN YAPMAK AYRI, O PLANI GERCEKLESTIRMEK AYRIDIR


Sahip olduklarınızın sizin olduğunu düşünüyorsanız muhtaçsınız demektir





Âriflerden biri, çamurlu kaygan bir yolda, eteklerini toplayarak, dikkatli adımlarla yürüyordu.
Fakat bütün çabasına rağmen düştü.
Her tarafı çamur olduğu için, artık serbestçe yürümeye başladı. Bir taraftan ağlıyor ve:

"İşte, günaha düşmeden önce günahlardan sakınan adamın hali budur. Bir defa, iki defa...
Günaha düştükten sonra, artık aldırış etmeden onun ortasında yürümeye başlar!" diyordu.




.Dün yapamadıysak " Bugün" yapsaydık. Yarın olmayacak gibi yaşabilseydik. " Şimdi "diyebilseydik. "Keşke"lerden, "ama"lardan, " cek-cak" lardan kurtulabilseydik. Beklemek yerine yapmak olsaydı seçimlerimiz. Zamanın şu an olduğunu, beklenmeyecek kadar kısa, kaybedemeyecek kadar değerli olduğunu anlayabilseydik...
**************************************************
Çizdiğin resme dikkat et. Yorumlanacak bir gün.
*************************************************
Afrikaya ilaç göndermeye karar vermiştik.Fakat hepsinin üzerinde '' tok karnına '' yazıyordu..!
---------------------------------------------------------

** Hiç Kimse Geçmişini Geri Alacak Kadar Zengin Değildir... **
*****************************************************************
Boşyere canı yanmaz insanın. Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair, ya da bir fazlalık geçmişten gelen...

------------------------------------------------------
kendini şah sanan piyonlar yenilmeye mahkumdur
hedefini şah olmaya adayan piyonları yontacak bir marangoz elbet bulunur

**************************************

Şeriat der ki : "Seninki senin, benimki benim." Tarikat der ki : "Seninki senin, benimki de senin."Marifet der ki : "Ne benimki var, ne seninki."Hakikat der ki : " Ne sen varsın , ne de ben ."
*****************************************************
Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa orada güneş batıyor demektir.
**************************

Sevgi biriktirmek şans getirir, nefret biriktirmekse felaket. Sorunları teşhis edemeyen kişi, kapıyı trajedilerin girmesi için açık bırakmış sayılır.
******

ya tozu dumana katacaksın,
ya da tozlu dumanı yutacaksın...
*************************************************************************************


Açılmamış kanatların büyüklüğü bilinmez..
******
Zaman ne alır, ne verir bilemeyiz.Umarım doğrudur gittiğimiz adres.
*****************
İyi geceler hayat, bugünde seni yaşayamadım
*********
Beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhları koyup aşk sanıyorsunuz.
( Civan Canova)
**********************************************

Akıp giden zaman içinde bir kafesteyim, Her türlü âmelde çok ama çok âhesteyim, Kabrim beni beklerken dünyalık hevesteyim, Uyandır gayrî yâ Râbb (cc)! Belki son nefesteyim..
********************
Öyle İnsanlar Vardır ki Lağıma Düşseler Lağımı Kirlertirler ..
Necip Fazıl Kısakürek
*****************
Hαyαt bizi resmen dört işLemle sınαr...
Gerçeklerle çαrpαr, αyrılıklαrlα böler,
insαnlıktαn çıkαrır ve sonundα toplα kendini der.
****************************
Babam bir gün yazı yazdırıyordu.Gözyaşı dedi.Ben de "Baba gözyaşı ayrı mı yazılır?" dedim.Babam "Hiç göz yaştan ayrılır mı?"dedi
***********************************




Çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım.
Büyük harflerle, yalnızca adını.
Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum.
Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın.Yüreğim sende.
... Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende...
( CAN DÜNDAR )


“Kaçan bir gol kadar üzülmedik değil mi?
Ölürken çocuklar o güzel Afrika'da."
İbrahim Tenekeci


Gönlüm Dilime Dargın, Dilim Gönlüme...Gönlüm Duygularını Anlatamadığı için Kızarken Dilime...Dilim anlatamayacağı şeyleri Düşündüğü İçin Kızıyor Gönlüme......Hz. Mevlana...




Mevlana, birgün oğlu Bahaeddin'i sıkıntılı görür. Eğitimci bir baba ve ruh terbiyecisi olarak hemen harekete geçer. Gerisini oğlu Bahaeddin şöyle anlatıyor:

Birgün bana büyük bir ruh bezginliği ve iç sıkıntısı geldi. Beni bezgin ve sıkıntılı gören babam sordu:
"Birinden mi incindin? Niçin böyle sıkıldın?"
Ben de "Bilmiyorum, bu ne haldir" dedim.
Babam ayağa kalktı ve yan odaya girdi. Biraz sonra bir kurt postunu başına geçirerek yanıma geldi ve çocukları eğlendirmek için yaptığı gibi, " Buu..Bu..Buuuu!" diye sesler çıkarmaya başladı.
Babamın bu hareketine çok güldüm. Onu bana karşı böyle görmek, beni anlatılamayacak kadar neşelendirmişve güldürmüştü. Sonra da yere kapanarak ayaklarını öptüm.
Babam, " Bahaeddin, eğer latif bir sevgili sana sıkı sıkıya bağlansa, daima senle şaka şenlik etse ve sonra birdenbire yüzünün şeklini değiştirip yanına gelse de sana "bu bu buu" dese ondan hiç korkar mısın? " dedi.

Ben de "Hayır, korkmam." dedim. Bunun üzerine buyurdu ki:

"Seni sevindiren, seni sevinç ve neşe içinde tutan sevgili, seni üzen ve kendisinden sıkıntı duyduğun aynı sevgilidir. Hep O'dur. Hep O'ndandır. o halde niçin boş yere üzgün duruyor, sıkıntının elinde aciz kalıyorsun? İçinde sıkıntı görünce onun çaresine bak; çünkü dalların hepsi aynı kökten biter. İçinde genişlik, ferahlık görünce de ona su ver. Kalp ferahlığının verdiği meyveyi de dostlara ve ahbaplara sun!"

Aşk Çağlayanı Mevlana / V.Vakkasoğlu

Zamanın kıymetini bilmeyen, zamanla kıymetsiz olur!..
Müslüman’ın işi, İslamiyet’i öğrenmek , anlamak ve yaşamaktır.
Çöplükte kutular görürüz üzerinde meşhur konserve firmalarının isimleri yazılıdır.
Üstündeki isim iyi olmasına rağmen, kutunun içi boştur.
Malayani’den uzak durmayan Müslüman da boş konserve kutusuna benzer…

Hekimoğlu İsmail
Eveleyip gevelemeden derdimi anlatacağım. Derdim kızlar... Kız olduğum için dert edinmedim kızları, bahsedeceğim konuda erkeklerden ümidimi kestiğim için dert edindim kızları.

Utanmak insanın fıtratındandır ve utanmak en çok kızlara yakışır.

Kızların hayâ etmesi, yanaklarındaki bir gamze gibi güzelleştirir onları. Nasıl ki bir kolye, küpe zarafeti artırırsa, utanmak da zümrütten bir kolye gibi ışıldar. Yanakların kızarıp pembeleşmesi bir lütuftur, bir ziynettir kızlar için.

Elinde olmadan utanması, gülümsemeye başlayınca elini dudaklarına götürüp ağzını kapatması, çekingenliği, kimi zaman az konuşması, kadını kadın/kızı kız yapan bir ziynettir.

Melezleştik, sevinebilirsiniz!
Yıllar öncesinden değilse de; bedava sms aşklarının olmadığı, sakıza dönüşen kalbî duygular ile alakalı kelimelerin anlamını yitirmediği, erkeklerin sokaklarda seçebileceği binlerce ve her türlü kızın olmadığı zamanlarda daha çoktu utanan kızlar. Hem zaten o zamanlarda hayâ eden kızların, edepli kızların çekingenliğinin bir güzellik unsuru olduğu tartışılmaz bir gerçekti. "Rahat ol biraz, kendin ol" ikazı ile başlayan; ailelerimize, efradımıza yabancı olmayı öğütleyen, hangi ülkeden ithal edildiği bile belli olmayan melez stiller ile, melez cümleler ile, melez tarzlar ile kaybolmadığımız günlerde, utanan kızlar herkes tarafından iyi bilinirdi.

Zevkler tartışılmaz mı?!
Hızlılık ve çabukluluk devrinde yaşadığımız için utanmaya vaktimiz kalmadı zannediyorum ki. ?Utanarak vakit kaybetmemeli, karşımızdaki ile hemen irtibata geçmeli, ne kadar çok insan o kadar çok entellik, o kadar çok sosyallik? anlayışı mahvediyor bizi ve gittikçe mahvedecek.

Her yaz biraz daha açılan hemcinslerimin "zevklerini? tartışacak değilsem de, karşılıklı cinslerin ilişkilerinin bu kadar yavan, normal karşılanması beni rahatsız ediyor. Ve caddelerden sokaklardan geçtikçe, insanların vıcık vıcık ilişkilerine maalesef ki şahit olunca, psikolojim gerçekten alt üst oluyor, beynimin rafları karışıyor.

Dincimiz de dinsizimiz de modern artık!
Etrafımızda garip şeyler oluyor. Hangi kesimin içine kendimizi atarsak atalım; dinci olsun, laik olsun, modacı olsun, dizici olsun; kendiliğinden utanan, yüzü kızaran bir kız görme ihtimalimiz gittikçe azalıyor. Gelincik bulmak kadar zorlaşıyor. Utanan ablalarımla karşılaştıkça onlara sıkıca tutunmaya çalışıyorum. Her konuya her görüşe açık kızlar, giderek, her erkeğe açık kızlara dönüşüyor. Gittikçe, büyüdükçe, açıldıkça ve sosyalleştikçe"?

Biraz çekinin kardeşim!
Derdimi biraz daha somut anlatmak gerekirse, hangi mevzu olursa olsun herhangi bir erkekle çekinmeden konuşabilen kızlara iyi gözle bakmıyorum nerdeyse. Yani biraz çekinin kardeşim, biraz pembeleşse keşke o kılsız-tüysüz yanaklarınız. Biraz olsun bir tereddüt geçirin içinizden. ?Yahu bu karşımdaki erkek? deyin, ?acaba böyle konuşmaya devam etsem mi? filan deyin... İçinizde bir yerde o kaygı olsun bir miktar.

Bunu hastalıklı olun, aklınızdan bu cinselliği çıkarmayın anlamında söylemiyorum. Ama erkeklerin çoğunlukla akıllarından bunu çıkarmadan sizi dinlediğini de bilmemezlikten gelmeyin. Fazla saflığın lüzumu yok. Elbette istisna insanlar olabilir ama her insanla nasıl da bu kadar rahat oluyorsunuz, bunu söylemek istiyorum.

Okul kantininde otururken yan masadaki erkeği gözünü ayırmaksızın "kesebilen" bir kızlar, gömleğinin üst üç düğmesini açıp "satış" görüşmelerine giden pazarlamacı kadınlar, bunlarla işimiz olamaz zaten...

Tanıyıp içinde bulunduğum insanlar elbette ki çok uç insanlar değiller. Ayrıca birçok çeşitli karakterde insan tanıdığımı da söylemeyeceğim. Doğup büyüdüğüm, yaşadığım ve tanıştığım insanlar belli bir çerçevenin içinde değillerse de, dünyayı gezmiş gibi, her türlü insan tanımış gibi, insan sarrafıymış gibi tespitler yapmıyorum sizlere. Ancak yine de gördüğümde beni rahatsız eden bir şey bu utanmama durumu.

Utancın eksikliği anlaşılmıyor mu?
Hangi yılda, ne zaman kaybettik utanan kızlarımızı bilmiyorum. Sadece utanmak değil mesele, bir de haddini bilmek konusu var tabii. Her şeyi bildiği halde haddini bilmeyi unutanlara ne diyebilirim ki!

Kapalı ablalar bile evli barklı abilerle o kadar rahat muhabbet edebiliyorlar ki. Gönül bu kardeşim, kayabilir! Ya o adam sana abayı yakarsa? (Zaten istediği de bu mudur o ablanın, bilemiyorum ama!)

Kıskançlık krizine grip yazmadım elbette bu haberi. Konuştuğum, muhabbetim olan ablalar dahil, tanışıklığımın olmadığı kızlar dahil olmak üzere utanmanın güzel olduğunu hemcinslerime hatırlatmak istedim sadece. Tabii hayâsızlık insanın alışkanlığı oldukça, bir şeyleri normal karşılamaya başladıkça, her gün bilmem kaç erkek ile konuşup muhabbet etmese dayanamayan ablaların bu utanma duygusunu tekrar kazanmaları epey zor... Bu zorluğu aşmaları imkânsız değil tabii ki de...


Merve Büşra Bozcu
alıntı

--------------------------------------------------------------------------------


Bugün yüzünde bir başka güzellik var senin,
bugün dudağında başka bir tad var,
boyunda başka bir yücelik.
Bugün kırmızı gülün bir başka daldan.

Ayın gökyüzüne bugün sığmamış.
Göklere benzeyen göğsün bugün daha geniş.
Hangi yanından kalktın bu sabah, söyle,
bir başka kavga var dünyada senin yüzünden,
dünyada bir başka gidiş

Biz senin gözlerinden gördük
arslanlara meydan okuyan o ceylanı,
Başka bir ovası var o ceylanın bugün
iki cihandan da dışarı

Seven insanın ayağı mı yok,
işte ona ölümsüzlük kanadı.
Yukarlarda onunla uçar gider.

Gözlerinin denizinde onu arama.
O inci bir başka denizde.

Bakarsın bugün sever bu yürek,
yarın sevilir bakarsın.

Yüreğimin özünde başka yarınlar var.

Mevlana Celaleddin Rumi



**********************
sen bir meryem sükûtunu hal bilir
susma orucunu tutarsın
ben bayramı bekleyen oruçlar olurum; hali imar eden
şimdilerde ben de susuyorum bir narin hali örüyorum;
/toprağımı öpüyorum seni yetiştirdi diye/
lale devrimden kalan en kıymeti parçamı sunuyorum edeple;
lâl’im
sana lâyıktır ömür baharımdan lâlelerim….


Yüreğim
sana yakıştı bu hâl
haydi topla lâlelerimi
mevsimine baharın tadını da al!
Yıkılışımız nefsimizdendir.Eksikliğimizdendir.Benliğimizdendir ..

Hani umuda sevdalanmıştık
Hani Rabbe sevdalanmıştık
Hani Rabbe sevdalananlara sevdalanmıştık
Hani her daim en sağlama yönelecektik
Hani en zayıf anımızda O'na sarılacaktık
Hani yakarışımız en merhametliyeydi
Hani yönelişimiz yalnız hayraydı
Hani birbirimize sımsıkı sarılacaktık

Beklenen neden fani o faniye bağlanış ve ondan görülmeyen ilgi veyahut kötülük neden bizi yıkıyor.BİZ BU KADAR BASİTMİYİZ.Rabbi vekil kıldık ve buna tüm kalbimizle inandık peki o zaman biz O'na ve onun emirlerine sımsıkı sarılırsak sizce bizi ne yıkabilir.

Yıkılışımız nefsimizdendir...Eksikliğimizdendir...Benliğimizde ndir...
Yıkılmışız Ya Rabb senin emirlerini yerine getirmek için dirilt bizi.
Yıkılmışız Ya Rabb senin emirlerini yerine getirmek için dirilt bizi.
Yıkılmışız Ya Rabb senin emirlerini yerine getirmek için dirilt bizi.

Umuda sevdalıyız
Umudu veren Rabb'e sevdalıyız
Belki bu sevdanın hakkını veremiyoruz ama
Bu sevdanın hakkını verenlere sevdalıyız
Ve bu sevdanın hakkını verme çabası ve arzusu içerisindeyiz inşALLAH

alıntıdır...

Bir yanımız yangınlarda kavrulur..

Bir yanımız umudu ve direnci büyütür...

Bir yanımız şaşkın ve sükut içinde izlerken olan biteni...

Bir yanımız kuşanıp merhameti ülke ülke dolaşır yürek coğrafyamızı..

Bir yanımız telaş içinde bir kısacık ömre tutsak....

Bir yanımız ölümsüzlüğü daha çok sevmekte hayattan..

Bir yanımız Bağdat Beyrut bir yanımız....

Bir yanımız festivaller renkli ziyafet sofraları...

Ve Bir yanımız Kudüs İstanbul bir yanımız..

Ve bir gün gökten çocuk ölümlerini haber veren sesler kesilecekse eğer..


Çocukları saracaksa anneler alevler sarmadan önce..

Mescidi aksa yağız bir delikanlı gibi tekrar dikilecekse ayakları üstüne

Sapan taşları ile yeniden kuşların ardına düşecekse çocuklar..

Yalancı şahidlerin tükenecekse sözleri..

Ve zamana gür bir sada ile şahidlik edilecekse..


Orda BİZ olmalıyız..

VE BİR YANIMIZ YANIMIZDA OLMALI...

Çünkü ALLAH Bir Ve herşeye Kadir

HasbinALLAH ve ni'mel Vekil Fe Ni'mel Mevla Ve ni'mel Nasir






Ey benim parça parça olmuş gönlüm.. çare O'nu görmektir..benim dayandığım güvendiğim O'dur.. sende aklını başına al da bu dünyaya güvenme...
“Canıma bir merhaba sundu ezelde çeşm-i yar / Şöyle mest oldum ki gayrın merhabasın bilmedim”



Önce Kur?an?ı Kerime dönelim ve oradan okumaya çalışalım.
Biz senin göğsünü inşirah etmedik mi?.. İndirmedik mi üzerinden ağır yükünü?.. (İnşirah-1/2)

Birbirini tamamlayan DUHA-İNŞİRAH SURELERİ insan psikolojisi ve özde düşünme nokta-i nazarından elbette uzun uzun incelemeye, tetkik edilmeye değer sırlı boyutlar içeriyor.

Arapça da Şe-Ra-Ha kökünden gelen İnşirah; Yarılma, Kesilip Açılma, Deşilme, Cerrahi Müdahale anlamlarına geliyor.

Terim olarak herhangi bir ilmî eseri açıklamaya da ŞERH ETMEK tabirini kullanıyoruz.

İlim veya gönül ehli bir Hak Sevdalısı, bir kitabı alıyor, cümleleri yararak içlerinden derin-sırlı manalar çıkarıyor.

Rasül,ömrünün farklı dönemlerinde 3 ayrı inşirah yaşamış:

1-Süt Anne Halime?nin yaylasında 2-4 yaşlarında iken; çocuklarla oynadığı esnada Cebrail?in gelerek sinesini yarması, kalbini alıp yıkaması ve sonra yerine koyması şeklinde tasvir edilen olay.

2-İlk Vahyin gelişi sırasında Hira mağarasında Cebrail?in ?OKU? diyerek sıkması şeklinde uygulanan inşirah.

3-Mi?rac arifesinde İsra(gece yürüyüşüne) çıkmazdan önce Kabe?de dua ederken uygulanan İnşirah.

Bu 3 inşirahın zamanlamaları ve uygulanma biçimleri nasıl bir mana fısıldar, bu da inceden inceye düşünülmeli!...

Altını çizmek istediğimiz nokta; inşirahın sanıldığı gibi birden bire işlerin düzelmesi, hayat konumunun yükselmesi, maddi sıkıntıların bitivermesi,acının birden bire sevince dönüşmesi olmadığıdır!..

İnsanımız iç huzuru yada feraha çıkmak deyince, maddi-sosyal konum itibarı ile yokuştan düze çıkmak, âmiyâne tabirle köşe dönmek, hayatının en büyük şansını kucağında bulmak gibi bedensel rahata dönük manalar anlıyor.

Oysa inşirah bu değil!... İnşirah; tamamen gönle, evrensele, ukbâya, ebediyete dönük bir kavram.

Bu çerçevede kelime kökündeki manadan da istifade ederek inşirahı anlamaya çalışalım.

Lügat anlamından girersek inşirah; bir ameliyat!... Ameliyat ise; bıçak, acı, kan, iğne, uyuşma, kendinden geçme, var olana müdahale, dokuyu bozma, organı değiştirme, iç bünyede mevcut cerahati, irini, uru söküp alma demek!..

Kolay mı ameliyat?
Güle oynaya ameliyat masasına yatan gördünüz mü hiç?..

O halde İnşirahın manası bizim bildiğimiz türden bir rahata kavuşma değil.

Ya ne öyleyse?..

Cebrail; CEBBAR isminin mazharı..

Cebbar ne demek Esma-i Hüsna?dan okuyalım:

EL-CEBBÂR Kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan; Dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan... Bu ism-i şerif cebir maddesindendir.

Cebir, "Kırık kemiği sarıp bitiştirmek,eksiği bütünlemek" mânasına geldiği gibi, "icbar etmek", yani, "zorla iş gördürmek" mânasına da gelir.

Bu mânaya göre ALLAH Teâlâ Cebbâr'dır.

Yani, kırılanları onarır, eksikleri tamamlar, her türlü perişanlıkları düzeltir, yoluna kor.

Cebbâr'ın ikinci mânasına göre de; ALLAH Teâlâ kâinatın her noktasında ve her şey üzerinde dilediğini yaptırmağa muktedirdir. Hüküm ve iradesine karşı gelinmek ihtimali yoktur.

Evet okuduk değil mi?.

Şimdi çıkaracağımız sonuçlar mı? Maddeleyerek çözüme gidelim:

1-İnşirah; bir ameliyattır.

2-Her ameliyatta bıçak, acı, sızı, yara olur.

3-Ameliyatı yapan doktor hastaya sormaz, bildiğini okur. Acıta acıta yapar dilediğini!..

4-Dertten arınmak isteyen; gönüllü yatar doktor önüne.

5-Ameliyatsız dert, cerahat, ur atılmaz bünyeden.

Şimdi iç huzuru ve hakikati kuşanarak selamete erme manasına olan inşirahın nasıl geliştiğini tespite çalışalım.


1-Size cebir uygulanacak, Cebrail?iniz gelecek: Cebrail vahyi getirirken ve gönlüne inşirah verirken sıktı Rasülü. Öylesine sıkılır bunalırdı ki simasından terler akar, bedeni binlerce volt cereyan verilmişçesine titrer dururdu.

Hakiki huzura ermek için birileri veya bazı olaylar sıkacak sizi. İş kaybı, yakının ölümü,uzun süreli bir hastalık, iflas, dışlanma, aşağılanma olarak sıkacak sizi Cebrail.

Böyle bakarsanız olaylara, her sıkıntı; yeni manalar için bir ameliyat size. Her sıkıntı; gönül huzurunuza kapı açacak bir eşik aslında.

2-Belanız gelecek ve mutlaka acıtacak: Evet,acısız ameliyat yok. Belalarla sınanacak, acı duyacaksınız. Duyacaksınız ki; gece yarısı seccadeler ıslansın!...

Acıyacak ki; şimdiye kadar acı verdiklerinizin halini bilebilesiniz.
Yoksa nasıl anlayacaksınız hayatı?..

Deneneceksiniz!...

Tutunduğunuz değerlere bıçak sokacaklar.

İtibar, makam, şöhret, unvan ne varsa yara alacak.

Çünkü bunlar sizin urlarınız. Onlarla yaşamak güzel görünse de sizi tüketen şeyler onlar! Haktan perdeleyen örtüler. O örtüleriniz yırtılacak, paramparça edilecek!..


3-Doktorunuz bulacak sizi: Kendi kendine evde yatarken olmayacak bunlar. Doktorunuz bir günmutlaka karşınıza çıkacak.

Mevlana?ya Şems, Yunus?a Taptuk, Mecnuna Leyla kisvesi ile gelen İnşirah Uzmanı, bir şekilde size de gelecek.

Seveceksiniz, bel bağlayacaksınız Ona. Ama benliğinize neşter saplayan da O olacak. Sizi sevdiği için yapacak bunu. Önce anlayamayacak; acımasız, hatta gaddar bulacaksınız Onu.

Acı geçip yara kapandıktan sonra size verdiği hazineyi fark edeceksiniz. Teşekkür edeceksiniz, minnetle önünde eğileceksiniz belki ama işi bitince çekilecek O. Yada ?Benden bu kadar haydi gündelik hayatına dön? diyerek kibarca kovacak sizi. Tıpkı Taptuk?un Yunus?a yol verişi gibi!..


4-Gönül Verirseniz İnşirah Olur: Doktoru sevmeden, güvenmeden bıçak altına yatılır mı? Seveceksiniz Onu? Aşık olacaksınız hatta. Tıpkı geçmiş erenlerin mürşidlerine, maşuklarına kapıldıkları gibi. Gönül vereceksiniz, teslim olacaksınız.

Böyle olunca O, hakikat neşteri ile girecek nefsinize. Benliğinizde ne varsa bir bir deşerek çıkaracak. Aşk narkozu ile uyuşan gönlünüz katlanacak bu acıya.Uyanınca acıyacak, kıvranacaksınız. Bazen ?Ne acımasız doktormuş,cerrah mı kasap mı, ben bunu nasıl sevdim, nasıl da güvendim?..? diyeceksiniz.

O günlerde fark etmeyeceksiniz belki ama sonraki günlerde sizi ameliyat eden cerrahın kendi odasında acınıza ağladığını, sızınızı aynıyla duyduğunu öğreneceksiniz.

?İyi ki güvendim,iyi ki sevdim? diye bir kere daha sevineceksiniz.

Yunus?u ?Sen dünya kokuyorsun!? diye kovalayan Taptuk, günlerce ağlamış, Yunus hasretinden âmâ olmuştu. Mevlana?yı bırakıp giden Şems, Şam sokaklarında nice günler acı ve elemle deli divane misali dolanmıştı.


5-İnşirah; Hakikat Yolunda Mecburi İstikamettir: İnsan kolayı sever. Şurup içmek varken iğne vurulmak istemeyiz. Kolay yoldan sağlığına kavuşmak elbette iyidir. Fakat hakikat yolunun zorunlu bir dönemecidir İnşirah..

Kolay yolu olsa Rasüle uygulardı ALLAH!... 3 kere inşiraha uğradı Rasül. 3 yaşında iken yarıldı kalbi. 40 yaşında Cebrail kaburgalarını çatırdatırcasına sıktı inşirah için. Gecenin bir yarısı Mirac öncesi yine Mescid-i Haram?da yaşadı.

Rasülün bu yaşadıklarını kendi hayatınızda düşünün. Cebrail hangi suretlerde sizi sıkarak inşirah vermek istedi, yada hala istiyor, iyice bir düşünün!..

O halde geçilecek bu geçit. Hiç kaçarı yok dostlar! Yol devam etsin, menzile erilsin diye geçilecek!...


***

İnşirah istiyor musunuz?

Cebbar isminin sizde tecellisini istediğinizin farkındasınız değil mi?

Kırıkların onarılmasını, eksiklerinizin zorla tamamlatılmasını istiyorsunuz.

Bir gönül ameliyatı istediğiniz!...

Acısız, ağrısız, sancısız ameliyat yok. Fakat siz yine de isteyin. Korkmayın. Bu ameliyatın cerrahı; Rahim?dir. Merhametinden ameliyat eder sizi.

Önce AŞK narkozu ile uyuşturur, sonra benlik adına ne illet varsa söküp alır içeriden.

İnşiraha erenlerden olmanızı diliyorum? (AMİN)

..alıntı...
*******

Followers

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

************
blogger counter

View My Stats *************************************

widget
**************

****************************free counters