---}--}@ Arşivime Hoş Geldiniz,Benim Beğendiklerimi Umarım Siz de Beğenirsiniz... Resimler ve Yazılar Forumlardan Alıntıdır..

Kelimelerin duygularını ifade edemeyeceğini gayet iyi bildiği için sustu… Anlamın muğlâklığı, yorumun sınır tanımayışı ve muhatabın yargıları, konuşmanın safiyetini erittiği/ incittiği için sustu… Hâlbuki konuşma, kendini ele vermek demekti. Düşündüğünü dillendirmekti. Duygularına harf elbisesi giydirip harfleri, dağarcıktaki kelimelerin emrine vererek cümleleri aşikâr eylemekti, içini aşikâr eylemekti. Ve söz, güven demekti, “içten pazarlıklı değilim” demekti, “söylediğim gibiyim” demekti. Yalan, söze karışmamalıydı zaten; samimiyete kıyılmamalı, öz hırpalanmamalıydı.


Yalanı, oynamayı, gevelemeyi gönderince uzaklara, sadece yüreğin yansıması kalmıştı sözcüklere. Ve konuşan ne derse, muhatap dinler, kulak verirdi. Gereğini gücü nispetinde yapardı. Çünkü güvenirdi. İnsanı hırpaladılar, güvenin canına kıydılar, güveni öldürünce maskeler çıktı tozlu sandıklardan. İnsanlar yüzlerine takındılar kendilerinin olmayan şeyleri. Örtmek için içlerini. Yutmak için sözlerini. Gizlemek için yüzlerini.


Gözlere siyah gözlükler taktılar, görünmemek için. Çünkü biliyorlardı gözün gücünü, sözü söz yapanın göz olduğunu, özün göze yansıdığını. Evet, insanı hırpaladılar güvenin canına kıydılar, güveni öldürünce çıktı maskeler tozlu sandıklardan. Maskeler takındı saklanmak isteyenler. Ve öyle bir hal aldı ki her şey, maskesizler dışlanır oldu. Özünü aşikâr eylemek, kabalık diye adlandırıldı. Duygularını söylemek ötelendi. Samimiyet aldı başını gitti. Söz gidince derviş ne yapsındı, sustu.


Onu susmak zorunda bıraktılar. Çünkü onun insanlara verecek bir tek yüzü vardı. İkincisini kimsenin görmediğine, herkesi görene saklardı; ıssız anlara saklardı, gecelere saklardı, secdelere saklardı.


Evet, derviş sustu. Çünkü söze önem verilmediğini düşündü. Görselliğin, insanı avucunun içerisine aldığını, insanların artık sadece görülen yanlarıyla değerlendirildiğini gördü. Hâlbuki onun, modern dünyada kendisini pazarlayabilecek herhangi bir şeyi yoktu. O fazlaca sıradan, fazlaca iddiasızdı kimilerine göre. Yaşam felsefesi “insanlar içinde bir insan olarak” hayatını idame ettirme üzerineydi. Her ne kadar içi yansa, yakılsa da, kendini ayrı(calıklı) görmeme, böyle bir hisse kapı aralamamaydı hayat düsturu.


İnsanlara verebileceği sadece özü vardı, onun dışarıya yansıması ise söz kanalıyla oluyordu. Sözü katledince, elsiz-dilsiz kaldı, ne yapacağını bilemedi. Uykusuz geceler geçirdi, kimsesiz anlarda yıldızları seyretti, ekin biçen insanları, meyve deren çocukları, şiir yazan âşıkları seyretti. Yapılacak en iyi şeyin, susmak olduğuna kanat getirdi. Ve sustu.


Dünya kadar tepkisi vardı kendisini dünya kadar zanneden dünya kadar cüceye. Onlara gerçek rengini bilememekten başlayıp, akıbetlerini bilememeye kadar uzanan bir çizgide güvensizlik hissediyordu. İstiyordu ki, herkes kendi olsun/kendi özüne dönsün. Maskelerini çöpe atsın, bir de dünyaya kendi olarak baksın. Olmadı… Bu olmayışlar onu yıprattı, koşmanın verdiği yorgunluğa dostların çekimserliği de eklenince şaşırıp kaldı, böyle olmamalıydı ona göre.


Yorulmaktan şaşkın, şaşkınlıktan yorgun idi. “Ne yapabilirim” diye bir kez daha sordu kendisine. Yani kalan iki yarenine. Sus dediler. Onları her zaman dinlemişti, yine dinledi ve sustu. Çünkü susmak da bir tür konuşmaktı. Ama susmanın dilini sadece susanlar bilirdi. Tüm duyma güdüsünü kulaklarına indirgeyenler, tıpkı tüm düşünme becerisini aklına hapsedenler gibiydi onun gözünde. Zaten onlarla paylaşabileceği bir şeyi yoktu. Onlar anlayamazdı bu tür bir çığlığı.


Çünkü onlar yıllar var ki, kendilerini dinlememişlerdi. Hiçbir zaman bir köşeye çekilip, başlarını diz kapakları arasına yerleştirmemişlerdi. Hiçbir zaman seccadenin buğusunu ihmal ettikleri yerlerinde/yüreklerinde hissetmemişlerdi. Hiçbir zaman kelimelerinden/söylemlerinden taviz vermemişlerdi. Onlara göre en doğru hep kendileriydi. Hep konuşmalılardı onlar. Sanki söyledikleri her şey hakikatmiş gibi durmadılar, bıkmadılar, bıktırdılar. Hâlbuki her söylediği hakikat olanlar bile her zaman konuşmamışlardı tarih içerisinde. Bu dertliler zaman, zemin ve yürek bulunca serpmişlerdi incilerini. Ama malumatfuruşluğu âlim olmak, birkaç sevi şiiri ezberlemeyi âşık olmak, biraz felsefe okumayı hakîm olmak sananlar onu bıktırdı. “Ah” etti onlara, kendi içleri gibi kendi dışlarında olan her şeyi de kirlettikleri için. Biraz dinginleştiğinde ise duyguları, sustu.


Ne zamandır düşünüyordu bunu, o da bilmiyordu. Niye böyle bir tarz-ı hareketi seçtiğini tam olarak kestiremiyordu. Ne zaman canına tak etmişti uzun zamandır midesini bulandıran şeyler haberi yoktu. Ama olan olmuştu işte. İşte sessizliğe kanat çırpıyordu bir kez daha. Dinlemenin erdem olduğunu kitaplardan okumuştu, kendisine söylenen her bir şeye kulak vermenin ve ama en iyiye tabi olmanın gerekliliğini. Ancak bunun bu kadar insana ait bir şey olduğunu yeni anlamıştı. Evet, insan dinlemeliydi. Kulak kesilmeliydi. O zaman duydukları onu ürpertmişti, bunları yıllardır nasıl olup da duyamadığına hayret ediyordu. Hayreti zaten nimet biliyordu, şimdi ise her bir nimeti hayret olarak görmeye başlamıştı. Galiba sessizlik buydu.


Ve derviş sustu. Çarıklarını giydi, takkesini taktı, kelimelerini beline doladığı kuşağın içerisine sıkıca yerleştirdi. Orucunu bozacağı zaman için gizledi onları. Ak akçelerin saklandığı keçe keseye bir kez daha baktı. Susmanın kendisine sağladığı benliği kucakladı. Susmaktan sonra yapılacak en iyi şeyin buralardan gitmek olduğunu gayet iyi biliyordu. Öyle yaptı. Yürüdü, gitti uzaklara…


Muhammed Enes Topgül
__________________

Nice sözler söylenir ama unutulur bir zaman sonra... Kalpten gelmeyen sözlerin ömrü bir nefesliktir. Bir nefes sonra kaybolup giderler ama kalbin sözü unutulmaz.Kalp, sözünü hiç unutmaz. Kalbin sözü hedefine ulaşmadan yere düşmez.Kalbin sözü kalpten bir ruhla doğar ve ulaştığı yere hayat verir.
Kalbin sözü hiç ölmez.Hatta kalp söze ihtiyaç bile duymaz, Kalbin sözü sevgidir.İşte bu yüzden,

SÖZ UÇAR SEVGİ KALIR...


Bazı sözler vardır kalbe iner.Kalbi diriltir o sözler.Semalardan kalbe gelir,ruh beslerler.O sözden herbir harf bir meleğin omuzlarında iner.Ve insanın ayaklarını dünyadan keserler.O sözler ki taşa değse taş param parça olur,göz göz olur ağlar,yürek olup toza döner,semaya uçar.O sözler ki semanın kalbinden geli.Bu yüzden:

SÖZ UÇAR VAHİY KALIR...

Sözler vardır dünyadan öte, kalpten içeri...
Sözler vardır yerden gelen ama semaya emanet edilen...
Cennetin duvarları o sözlerle örülür.Göz yaşları o sözlere eşlik ederler.O yaşlar toplanır,cennetin ırmakları oluverirler.Bu yüzden o sözler dudaklardan çıkar çıkmaz meleklerin kanatlarında semalara yükselir, Rabbin kapısına serilir. O'nun cevabı özlenir.Özlenesi sözlere hasret ve hayretle beklenen cevap iliştirilir. Dua edenin kalbine iletilir.İşte bu yüzden:

SÖZ UÇAR DUA KALIR...


alıntıdır


Tesbihimde küskün yaşlar...

Bu gece başka bakıyor karanlık gözlerime.

Ağır ağır iniyor zaman yolculuktan yormuş sanki yüreğini.

Bu gece bir başka ağarıyor saçlarımın solgun renkleri,

Uysun diye tenimin rengine.

Alnım secdede buz olmuş

Vefasızlık bellediklerim ellerimde.

Ellerim diyorum;

Titrek mum ışığına mukabil, sorgudan sefil kaçaklıklara gebe.

Her zerresi örtülse de tenimin saklanmıyor oyunbozanlar,

Herşey alelade yerlerde.

Gözlerim telaşlı hayret

Hayret ki bakamıyorlar titrek ellerime.

Gel diye haber salmıştın rüyalarımda.

En sevgilinle şereflendirip garip uykularımı artık gel demiştin.

Ay şavkını kıskandıran yüzünü gör de cana gel demiştin.

Duyamadım

Gelemedim

Dönemedim

Şimdi hangi Yusufcuk havalansa göklere,

Sessiz bir ağıtla ağlar olmuş gözleri.

Benim adım kahır olmuş

Seccademde hüzün izleri.

Eksik bir şeyleri tamam kılamayan ruhum,

Kısılmış tenha yanılgıların kumpaslarına.

Günümün gecemin feri kaçmış, solmuş benzi harcanışlarda.

Nebinin kimselere benzemez suretini kucaklatıp,

Gül kokuttun Hicranımı.

Yine yaktın, yine ateşlere attın vefasızlığımı.

Çığlıklarım usluca sığınmış bu defa geceye,

Sus olmuş

Tufana takılan saçlarım,

Tutulması imkânsız deli taylar gibi yalnızlığa koşuyor.

Bir tek senin adın tamam kılıyor her şeyi, ardında bir şey bırakmıyor.

Bu yalnızlık bitmez diyorlar, biliyorum.

Yüreğimde koca bir ateş oysa.

Adın tenimi yakıyor.

Adın canıma değiyor.

Şükür kaçkını dillerimi en kor alevlerle dağlasalar,

Unutup yalancı suretlerle aldattığım yüreğimi, Yusuf un karanlıklarına salsalar,

Kurtulamam İbrahim gibi yangınlardan bilirim.

Canım eriyor damla damla,

Tesbihim ağlıyor.

Ve bir ah içerimi dağlıyor..

ALINTI

Söylenmeyen sözlerin ağırlığı, demir balyalar gibi çöktü yüreğime...Bir yanardağ misali gönül dağım!Hani bazen diyorum ki patlasa bu yanardağ!...Dökse içindeki her şeyi dışarı!...Boşalsa!...Rahatlasa artık!...

Sonra duruyorum...Sonra susuyorum...İçimden çıkan lavların etrafı yangın yerine çevireceğini düşününce kilit vuruyorum dilime...."Yan!" diyorum içime!..."Sadece sen yan!" Ve "Dayan!" diyorum gönlüme!..." Herkes mutlu olsun!Sen dayan!.."

Dayan be gönlüm!...Dayan ki , elbet birgün görecektir sevgili arşa yükselen alevlerini...Dayan ki , elbet bir gün sende açan alev kırmızısı güllerin kokusu yâre ulaşacaktır...Dayan ki bir gün alevlerin, sevgilinin gözyaşıyla buluşacaktır...Dayan gönlüm!... Seni de elbet bir anlayan olacaktır!...

Dayan be gönlüm!..İçine akıttığın gözyaşınla bile sitem etme sevgiliye!...Derdini başına tac et "Sevgiliden geldi." diye...Ve dayan , sorma "İçime bu yangını salıp da nereye gitti?" diye!...Sen sevgine sadık ol, o seni sevmese bile!...

Dayan be gönlüm!...Bîçâre değilsin Yaradan sana yâr...Kimsesiz değilsin, yanında "Kimsesizler kimsesi" var!...Biliyorum! Sığmazsın hiç bir yere bu sevdayla, dünya sana dar!...Ama dayan gönlüm!..Dayan ki her gecenin mutlaka bir sabahı var!...
__________________

Ey burnu kanasa hemen kadere küsüp yüzünü ekşiten!

Gülden hiç ders almıyor musun?

Bütün yapraklarını tek tek yolsan, gül yine de gülmekten vazgeçmez.

Hale razı oluş, şükürdür...

Gül de daimi bir şükür makamındadır.

Hem bilmez misin ki başına gelen sıkıntılar,
aslında daha büyük bir sıkıntıya set olur da, başındaki belayı def ederler.

O halde, yüzün gülsün…


Hz. Mevlana

"Rahmeti bol olan yaratıcının, kullarından istediği en mühim iş şükürdür. Kur'anda gayet ehemmiyetle şükre da'vet eder.
...
Hem şükrün çeşitleri var. O çeşitlerin en genişi ve umumi fihristesi namazdır. Hem şükür içinde safi bir iman var, halis bir tevhid bulunur.
Çünkü bir elmayı yiyen ve "Elhamdulillah" diyen adam, o şükür ile ilan eder ki: "O elma, doğrudan doğruya kudret elinin yadigarı ve doğrudan doğruya rahmet hazinesinin hediyesidir" demesiyle ve inanmasıyla, küçük-büyük her şeyi Allah'ın kudret eline teslim ediyor ve her şeyde rahmetin cilvesini, bir parıltısını bilir.
Hakiki bir imanı ve halis bir tevhidi şükür ile beyan ediyor. "

Asa-yı Musa
Şükür Risalesi (s237-239)





Düşmek; bazen bir daha kalkamamaktır.


Bazen de, daha iyi kalkmak toparlanmak, eskisinden daha diri olmaktır ruh için.Elbet beden düşecek toprağa tıpkı bir yaprak gibi.


Bir kıvılcım gibi söner bedenler.Elbet bedenler toprak olur.
Ya düşen yürekse ve ruhumuzsa ne olur?


Yaşamın pırıltılarında esir ettiğimiz sımsıkı tutamadığımız yüreğimiz ne olur,ah yürekler ne olur?


Tutabilmek hayatı ve tutunabilmek biryerlere... Sımsıkı tut yüreğini ki tutundum diyebildiğin birşeyin olsun. Her insanın en çok aşina olduğu kadar bir o kadar uzak olduğu menzil değilmidir yüreğimiz ?


Ne kadar ara verirse versin insan, birşeye ara vermemeli; yüreğine. Onu hep sıkıca tutmalı ve tutunacak bir yer, bir liman aradığında içinde bulmalı onu,
coşturmalı değil mi çağlayanları?
Açtırmalı tüm lalelezarları yüreğinde.


Sıkı tut yüreğini hem de sımkısı kaçmasın .


Niye sıkılıyoruz ki ?
Neden hezeyanlar neden yüreğimizde med-cezirler ?
Galiba tutamıyoruz/tutunamıyoruz, hiç bitmiyor yürek fırtınası.
Ümitler saklıyorum içimde ve de son nefese kadar saklayacağım.












Ümit o ki; hiçbir çile ve zorluk ruhu yıpratmasın, yolundan alıkoymasın.


Bedenimiz elbet eskir, pörsür. Ya ümitlerimiz, hayallerimiz ve tabi ki sıkı sıkı sardığımız, sarıldığımız yüreğimiz?


Sıkı tut yüreğini;
Çık onunla çimenler üzerine.
Katıl sende hayallerindeki mavi turlara
Dal seyrine sevgilinin gözlerinde maviyle tüllenen enginlere...
Koş işte yüreğinle tut ellerinden, yürüt onu çocuklar gibi...
Seherlerle uyan, yalvar Allah`a en güzel esmalarla ve içten dualarla.
İlahi mesajlarla açılsın kalp barajların.
Potansiyele dönüşsün içindeki tutkuların, arzuların...
Dostlarla ol,dost ol herkese ve herşeye.
Sevgiliyle ve en sevgiliyle muhabbetler et.
Yüreğinin çare-i yeganesine hem dem ol.
Mideni düşündüğün kadar onu da düşün, besle büyüt en lahuti manalarla.


Yorgunluk ,dermansızlık belirir çoğu zaman.Düşünemez insan, farkedemez neyi kaybettiğini ve kaybederken neleri yitirdiğini...


Ruhu sıkı tutmalı ki, düşmesin!
Mühim olan o çünkü...


Ve bir papatyanın düşen yaprakları sana "düştüm,düşmedim" der gibi :
Ben seni tutuyorum düşmeyesin diye, sönmez ümitler dolduruyorum içime…
Pörsümez sevinçler, dipdiri hayallerle...



Ne de olsa benim yüreğimsin, yine de söküp atamam seni!
Sıkıca tutarım düşürmem seni...
Biliyorsun sen benim kıymetlimsin.



Sımsıkı tut yüreğini ki; düşmesin !


Ve sımsıkı sar ki onu; fazla üşümesin...



Rabia Nazik Kaya


Sıkkın ruh halinden kurtulmak için yolunda gezindiğim yaşamın arka bahçelerinde yürüyorum… Bir beyaz kelebek uçuşunda, bir gül açışında, arıların, börtüböceklerin koşuşturmacalarında bulmak kendimi… Hafiften bir rüzgâr esiyor, dallar coşkun gönüllü bir derviş gibi salınıyor, güneş asırlık dost sıcaklığının esinlerini yolluyor… Buruk anılarla merhabalaşıp yürüyorum kırlarda, onlarla kol kola…
Yalnızlığımda bulurum bazen, biten dostlukların sıcaklığını… Merhabası olan sıcak dostlukların… Kendine iyi bak, beni düşünme diyerek, yokluğun rüzgârında yelken açan sonsuz duyumsayışlarımdaki kırılgan kederlerimin özlemiyle gelen bahar… Bir bahar ki hayat verir gülümsemelere, bir bahar ki çok dillerle bir şey fısıldar gönül kulağıma… Kalbime çarpıveren dostluklarımın dünlerinden esinler… Coştukça özleyen, özledikçe buruklaşan bir kalp… Yanıp yanıp gitmek öylece…
Merhabalı günlerimizdeki duyumsayışlarım, bir bebek özleminde seni aramak, bir gül kokusunda, bir uçan kelebeğin pırpırlarında seni aramak var ya… Ansızın gelen bin bir duygunun abanması… Ruhun fırtınaları, bir yelkenlinin sonsuz denize açılışındaki giz yalnızlığı, ah ki dedirten ayrılıkların sıcak yakıcılığı…


Acıları yudumlamak, sabır imbiğinde damıtıp özsular devşirmek acılardan… Yeni yeni ufuklarda bir başka sabaha merhaba demek için sevinçle coşmak… Kaçıncı kez son olur bu ayrılık, bir daha candan sevmeme sözleri verip yeminleri bozmak ve bir kardeş selamında seni aramak… Yandıkça yanan yürek… Bir mavzer çığlığında rüzgârın uğultusu… Yağmurun müjdecisi kara kara bulutlar… Çorak toprakların elleri dua için kalkmış yalvarıyorken. Gürleyen göklerin doğum sancıları… Şimşeklerin yakıcılığında seni aramak var ya… Bu hep böyle gider mi? Kışı olur yaşamın, baharı olur, yazı olur… Sen ki dostların sevgilisi olan kedersiz akşamların ışığı, sen ki yalnızlığında yedi veren gülleri yetiştiren acemi dostluğun usta bir bahçıvanı… Suya hasret toprağın çoraklığında, bir menekşe kokusunda seni aramak var ya…
Dalıp giden çınarın asırlık şarkısındaki büyü… Bir servinin endamındaki sessizliği, toprağın bağrında saklı nice bitkilerin yeşerme, toprak üstüne çıkma devinimleri… Bir müjde ki baharın güzelliklerinde yalnızlığım ve suskunluğum haykırıyor dağların yamaçlarından sanki…
Kalan ne, hayat ne? Bitecek sevgilerin telaşında kuşlar, güller, kelebekler, börtüböcekler… Birkaç aylık neşe.. Sonrası insafsız bir rüzgârın soluğuyla yerle bir olan umutlar… Ne güzelliklerinden, ne neşelerinden eser kalmaksızın… El yordamıyla tutunduğum gerçeklikler yok olup gidiyorlar birer birer kervanlar gibi katar katar… Yalnızlığımın bahçelerinde açan güller, renk renk… Siyah güller, pembe güller, kırmızı güller, ak güller… Ne de sevimliler… Ne de güzeller… Ama orada da rüzgârlar esecek, sonbahar olacak, kış olacak… Savrulup gidecek o güllerim de yokluğun kollarına… Ağlatacak, üzüp üzüp duracak beni… Yokluğuna ağladığım güllerimin özlemlerini bir baharda görmek var ya…
Yan yana geçen gecelerin getirdikleri bir şeyleri söküp alacak benden… İstemesem de bu böyle olacak… Ben sonsuz bahar istiyordum, solmayacak güller, bitmeyecek sevda şarkılarına besteler yapmak istiyordum… Kavgalı yaşamın bir mavzer çığlığında seni duymak var ya…
Sevdiklerim, sevenler… Solup solup gidiyorlar bu yaşamda… Kimi günler bir trenin çığlığında hasret türküleri söylemek isterken, gül deren ellerim umarsızca düşer yanıma… Kara tren hasret söyler... Kurşun sıkılır sevdama… Bir yaralı kuş gibi düşerim kaldırımlara… Ellerim, gül deren ellerim, umuda açılan bir pencereden el sallamak isterken; yüreğim burkulur da ağlarım… Kalakaldığım duygusallığın ikileminde “Git bahar bir zaman sonra yine gel, ısıt gönlümü dünlü günlerin anılarıyla.” diye haykırırım…
Gonca güller arasından hızla yol alıp giderken, dönüp dönüp arkama bakarım… Boynu bükük bir bebek özleminde seni aramak, yokluğuna yanmak, suskunluğunda dalıp dalıp gitmek dünlere… Sonra birdenbire gelirim kendime… Ümit, bir mavzer çığlığındaki karabasanları kollarından tutup atar… Deste deste gülleri gelir sonsuz aşkın, sonsuz yolcularından… Gülüşlerindeki, içtenliklerindeki sıcaklıklar sarıp sarmalar beni her yandan…
Akşamları gelir ruhani kuşlar… Bir cennet esininden müjdeler getirerek… Coşan kalp uçup gitmek ister açılan kapıdan… Sonsuz sevginin, aşkın yaratanı sarıp sarmalar kederli gönlümü… Hız, zaman ötesi gerçekliğinde alıp götürür ruhumu benim… Bir ben olurum, bir o… Aşkın dalgakıranlarında takılmadan sonsuzca sevmek sonsuz aşkı… Yağmuruyla, yemyeşil yağmurlarıyla ıslanmak yazgıyı yazanın… Durmaksızın yağan yağmurlarda, aşkında ıslanmak; içimi bir kutsal suyun şifasında yıkıyor tanımı olanaksız bir şekilde… Mecazi sevgiler, ona bakan yönleriyle sevmediklerim, yüreğimde solup solup gidiyorlar bir daha açmamak üzere…
Sevginin bahçesinde uçuşan kelebekler, açan güller, selam veren menekşeler ruhumun esinleriyle şarkı söylüyorlar sonsuz bahara…



Ne korkarsın ayrılıktan, ölümden? Sonsuza kadar varsın, sonsuzca… Her biri sevgi kervanında kardeşçe sonsuz aşkı yudumlayan kardeşlerime sevgi güllerinin solmayan güllerinden demet demet devşiriyorum yüreğimce… Gidiyorum, yüreğimin gittiği yere değin… Özlemlerim, burukluklarım söylemek isteyip de söyleyemediğim hislerimin tutsaklığında… Açılan kapıdan içeri girmek için uğraş veriyorum, mecazların geçiciliğini biliyorum… Takılıp kalmamak, incitmemek onları… Şöyle böyle… Yorumsuzca, sessizce… Gözlerim bir tanıdık yüz görüyor az ötelerde… Aldatmasız sevgiyle bakan… İki ışık yol… Sonsuza sonsuzca uzanan… Kırılgan şarkılar üstüne yazılan bir türküde seni aramak var ya… Ezgisi ruhuma vuran bir melodinin sesinde seni duymak var ya… Yazdığın, bozduğun her şeyde seni aramak, seni duymak, sana aşık olmak iki seven insanın sevgi dolu bakışlarında sevilmeye en layık olan… Bir kardeş selamında seni aramak var ya…
Bana ağlar her bahar bulutlar… Ben de baharlara ağlarım… Sonsuz acıların, terkedilmişliklerin anlamsızlığındaki anlam… Yol vermez elimin uzandığı mecaz sevgilerde kalmama yazgıyı yazan… Bir fırtına çıkar ansızın, savrulur rüzgârlarda mecaz sevgilerimin gülleri… Ayrılan yollarda buruk gönlüm… Bir başka bahar bekler de boşu boşuna acıların buruk bir tadı kalır yüreğimde… Kavgasız ve anlamsızca biten dostlukların gerçekliğinde seni aramak var ya… Yandıkça yanar yüreğim neyi sevsem yok olur, kimi sevsem… Bundaki anlamı anladıkça, sezdikçe yüreğim… Mutluluk şarkılarını onlardaki ayrılığın alev alev sevgi güllerinde duyarım…



Doğarken yalnızdık, giderken de yalnızız şu yaşamda… Acıları yudum yudum içtikçe “Biten sevgiler güzel değilmiş meğer.” diyorum kendi kendime… Acılarda, ayrılıklarda solup giden bir baharın çiçeklerinde seni… Seni görmek var ya… Candan sevdiklerimizin bizi yüz üstü bırakıp bırakıp gitmeleri… Örselenen yüreğimiz… Öylesine bir sevinç doldurur ki içimize acılar… Açan güllerde, güzel olan baharda mor menekşelerin kokusunda onlarda seni aramak var ya… Yalnızlığımızda, terkedilmişliklerimizde, acılarımızda düş kırıklıklarımızda bir yol var ki sana gelen… O yollarda yürürken sonsuz aşkının sevinçleriyle dolup dolup çekip gitmek var ya bu kentten… Artık seni seviyorum… Seni arıyorum… Sevilmeye, aşık olunmaya en layık olan, Vedüd, Rauf, Rahman, Rahim, Muin, Atuf olan Allah’ım…

Dr.Hamza Metiner

Bazen elinin değemediğine yüreğin değer, yüreğin dokunur
Yüreğinin dokunduğu teselli eder seni,
Yaralarını sarar, düğümlendiğinde boğazın
Nefes aldırır sana...


Tekrar tutunmak istediğinde hayata,
Sıkıca tutar elinden...


Hayatın bütün virajlarından canın acımadan döndürür seni,
Yaraların bile çabuk iyileşir o zaman.
Taşlı sulardan ayakların kanamadan geçip gidersin,
Düştüğün kuyulara bile ya bilerek düşersin,
Ya da kenarından geçip gidersin.
Hayat ve içindeki her şey,
Bir yolculukta camdan seyrettiğin görüntülere döner.
Resmin dışından bakarsın hayata.


Uzaktakinin gerçek yakınlığı teselli eder seni,
Seni asıl bilenin ve en çok sevenin tesellisidir bu aslında,
O seni bilir, ne ile mutlu olacağını, neyi seveceğini de bilir.
Hangi merhemin iyi geleceğini de yine en iyi O bilir.
Yarayı açan da merhemi süren de O'dur.


Eğer duyabilirsen içindeki O'na ait sesi,
Sesini duyurmuş bir garibin, yorgun ama mutlu bakışıyla,
Gözlerini kaldırıp gökyüzüne, O'na bakarsın,
Bilirsin, sen her konuşmak istediğinde sadece ve sadece O hazırdır.
En yakın ama, en uzak da olabildiğin O'dur aslında,
Sen seçersin O'na uzak ya da yakın olmayı,
Hayatındaki bütün mesafelerde O'nun izi vardır.


O'na yakın olduğunda her şeye de yakınsındır aslında,
Sorduğu her soruda kendini göstermek ister sana,
Hayatın eli en tatlı dokunuşlarıyla okşarken seni,
Sen şifreyi çözmeye çalışırsın.
Bu sırada hayatındaki yakınlar ve uzaklar yer değiştirir,
Yakın bildiklerin uzak, uzak bildiklerin de yakın olur.


Çözemediğinde tekrar tekrar sorar sorularını, hiç bıkmadan,
Şifreleri hayatın içinde gizler, çözdükçe güçlenirsin,
Her bir soru arasında sana teselli zamanları bırakır,
Yorulduğunu O'ndan iyi bilen var mıdır?


Soruyu çözemediğinde ise soruyu sevmeye çalışırsın,
Hatta bir adım öteye giderek soruyu soranı da seversin,
Gerçek uzaklık nedir aslında ya da gerçek yakınlık ...
Bildiklerin midir yakın olan, uzaklar hep bilmediklerin midir?


Ey uzak görünüp de en yakın olan;
Sana yakınlığımı artır
Ey soruları soran;
İstediğim bütün uzakları benim için yakın eyle,
Kalbimi sıkan bütün yakınları da uzak eyle,
Ve bütün bunları gönlüme de sevdir olur mu…???


-alıntı-




‘İyi’ demek adettendir ya !

‘İyiyim’ dedim…
Değilim.!

*****************************************************************

Kapısında ''Çarşamba ve Cumartesi günleri açıktır'' yazıyor.



Sorun şu ki ; dünya, haftanın yedi günü de açık.




Açılır kapılar, elimiz açılırsa



Diyecektim , demedim..



i.tenekeci
*********************************************************



Evet haklısın, ben öyle büyük bir şey değilim belki. Ama bir gülüm... İnsanlar beni övseler de bir gülüm, övmeseler de. Herkes benim için deli olsa da bir gülüm, yanıma hiç kimse uğramasa da. Sadece bir gül. Dedim ya, büyük bir şey değil, sadece bir gül... Ama, gül ne demek bilir misin sen, dostum? Gül, özgürlük demek! Başkalarının övgüsüyle varolmamak, yermesiyle yok olmamak demek.

Serdar Özkan/Kayıp Gül


Sonunda kendimi bulduğum

yerde mi kaybettiniz beni ?



Pablo NERUDA


"Ateş de aşk ve ölüm gibi,
sadece öz nefiste idrak edilebilecek tecrübelerden.
Kimse kimsenin yerine yanmıyor
ve kimsenin yangını kimsenin yangınına uymuyor."


Nazan Bekiroğlu-Mor mürekkep



Gerçek tek bir acısına bile
dokunamadığımız dünyanın,
bütün acılarına merhem olmayı göze
alacak kadar çocuktuk ve
küçük bir baskıda paramparça
olacak kadar naif.

Ali Ayçil
************************************************************



Hayat kendini insanların yüzünde sergiler.
Ne edersek edelim yüzümüzü ondan kaçıramayız.
Adını zaman koyduğumuz usta,
içimizde salınan günlerin ruhumuzda bıraktığı izleri alır ve
bize hissettirmeden suratımıza işleyiverir.
Bunu öyle ağırdan yapar ki,
her gün ölen ve her gün yeniden çizilen yüzümüzün olduğunu anlayamayız bile.

Ali Ayçil
***************************



Yusuf'un hapse girdiğini söylüyorlar…
Bilmezler ki, ben simsiyah bir zindanın içinde ve bir başınayım…
Ben ister miyim, bu hallere düşmeyi?
Soyca, güzellikçe Mısır'da benden üstüne yokken…
Yürüdüğümde, sokaklara çil çil altınlar serpen esnaf,
şimdilerde beni göstererek, gizli laflar ederler,divane derler,
DUYMAZ MIYIM?

Kaç zamandır, hakir bir dilenciden daha da zelildir halim halk nazarında
BİLMEZ MİYİM?

Bütün şerefimi, onurumu ayaklar altına aldıran bu sevdaya,
BİR İLAÇ VAR MIDIR?

Mecnun'a Ebu Bekir mi üstün Ömer mi? diye sormuşlar,
“Leyla daha güzeldir” demiş…
Benim ufkumda da Yusuf’tan başka güneş yoktur…

Herkes beni kınar ve herkes bana lanet eder
asırlardan beri bütün kötü ve istenmeyen kadınların benzetildiği kişi de benim,
BİLMEZ MİYİM?

Ne çare ki Yusuf'u, ufkuma, ben çakmadım..
Artık kelimeler sırtlamaya yanaşmıyor derdimi..

Sibel Eraslan/ Kadın Oradaydı
************************



Sanıldığı gibi, insanı yıkan çektiği acılar değildir.
İnsan çektiklerini paylaşamadığı için,
kendi acısıyla söyleşmeye başladığında yıkılır.


Ali Ayçil/Ceviz Sandıklar ve Para Kasaları

*********************************************


Kapalı sandığın içinde günışığına çıkmayı bekleyen,
kıymeti bilinmemiş bir define değilim ben.
Hakkımda soracağın her sorunun cevabı
üç aşağı beş yukarı sende saklı zaten.
Beni keşfetmeye çalışmanı da,
keşfettiğini sanmanı da istemem.
Tanımak zorunda değiliz birbirimizi,
daha bir arpa boyu tanıyamamışken kendimizi.
Başkaları hakkında edinilen bilgiler,
çöplükten gelişigüzel çıkarılan yiyeceklere benzer.
Tadına varamayacak olduktan sonra,
kokutmak zorunda değiliz beynimizde.

Elif Şafak/ Bit Palas
***************





Bilemezsin,

Sana verecek bir armağanı ne çok aradığımı.

Hiçbirşey içime sinmedi.

Altın madenine altın sunmanın ne anlamı var.

Ya da okyanusa su.

Düşündüğüm her şey

Doğu'ya baharat götürmek gibiydi.

Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok,

çünkü Sen zaten bunlara sahipsin.

O yüzden Sana bir ayna getirdim.

Kendine bak ve beni hatırla.


Mevlana

**********************************



Yüzümdeki çizgilerin her birisi bir şiir
Şimdi söyleyin bana, bana yaşlı mı denir?

**************************************************



..Miraç Nedir?..

Her peygamberin miracı var.
Her peygamber, hayatlarının “bittim” noktasında miraçla teselli edilmiştir.
Peygamberlerin “bittim” niyazı “abduhu: O’nun kulu” gerçeğinin,
Allah’ın “yettim” mesajı “rasuluhu: O’nun elçisi” gerçeğinin ifadesidir.
Aslında miraç, peygamber gayretine sunulmuş ilahi bir teselli armağanı,
manevi bir hediyedir.

***************************************************************




Kelimeler nimettir, nimetle oyun olmaz.

Murat Menteş
**********************


Şaşarım seven insan nasıl uyur?
Âşığa her türlü uyku haramdır.

Mevlana

************************************************



Ey hüznü yüzünde gülücük diye taşıyan kız

hep kendine mi saklarsın çocukluğunu?

Kahraman Tazeoğlu

**************************


Sanki içimde başkalarından değil de

esas benden gizlenen bir sır taşımaktayım.

Elif Şafak
************************************************



Yaralayan şeyler öğreticidir.

Sibel Eraslan/Parçası Benden
*********************************************



Allah c.c. kimseye kaldıramayacağından fazla yük yüklemez,

( Amenna )

Lakin bazen kaldırabileceğimizin altında bile
dizlerimizin dermanı kesiliyor…

******************************


Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız,
kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar.

Şayet Tanrı dendi mi öncelikle korkulacak,
utanılacak bir varlık geliyorsa aklına,
Demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla.

Yok eğer, Tanrı dendi mi evvela Aşk,
merhamet ve şefkat anlıyorsan,
sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.

Elif Şafak/ Aşk
-------------------------------------------------------------------------------------


Şu hayatta tek başına inzivada kalarak,
sadece kendi sesinin yankısını duyarak,
Hakikat’i keşfedemezsin.

Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.

Elif Şafak/ Aşk
***************************************************************


Namaz vahyi içinde taşıyan bir kabdır.
******************************************************

Biz dile söze bakmayız. Gönle hale bakarız,
Edep bilenler başkadır,
Canı ruhu yanmış aşıklar başka.
Aşk şeriatı bütün dinlerden ayrıdır.
Aşıkların şeriatı da Allah'tır, mezhebi de.

Mevlana
**********************************


Şaşkınlığımı gizleyecek bir yer
Bulamadım şiirden başka.
Rabbim ne der?

Camiden eve dönerkenki ferahlık
Sadece müminlerin bildiği,
Şiir böyle bir şey mi?

Ne güzel, dökmek, şiirle içini;
Aynaya bakarken okunacak o dua;
Güzel yarattın beni, ahlâkımı da
Güzel kıl; namaz gibi...
......

Canımı yakıyor dünyanın güzelliği
Yetmiyor ömür, o büyük şiire
Rabbim, ne olursun
Sözümü kesme...

İbrahim Tenekeci**************************************************************


Son isteğin nedir?
Sorusu,
Çok, çok kolaydır,
ilk isteğin nedir?
Sorusundan.

Çünkü,
O soruyu
Kimse kimseye soramadı,
Korkusundan.

Özdemir Asaf
********************************


Gariptir insanoğlu;

yürümez,

sevmez,

mektup yazmaz,

ağlamaz ve dua etmez...

Sonra da mutlu olamıyorum, der!


Ali Çolak***************************************************************************


Çocuğa ana karnında ruh üfleyen, tohumu hareret içinde çatlatan,
ampülü nurla dolduran, Çin Seddini yükselten,
Süleymaniye kubbesini dokuyan ve
öksürüklü mantık hesaplarını paçavraya çeviren aşk,
insan hilkatindeki “ol” hamlesinin birinci sırrı…
Her şubede her işi aşk yapacak, akıl hesaplayacaktır.
Ve bunlar birbirleriyle hiç geçinemeyecektir…


N.F.K./ Mümin – Kafir**********************

Aşka gönül ile düşersen yanarsın.
Zeka ile düşersen kavrulursun.
Akıl ile düşersen çıldırırsın.
Duygu ile düşersen gülünç olursun.

Aşka düşmezsen kalabalığa karışırsın, ezilirsin.
Sersem sersem bakınıp durma bir yol seç.

Özdemir ASAF
*************************************************************


İlk konakta esiriz hâlâ.

Mevlânâ
**************************************************


Hayat bir imtihandır,

Rabbimiz bizi türlü kederlerle dener,
yoksunluk anında

" Ya Vekil "

demek en güzeli değil mi?

Sibel Eraslan
************************************************************************


Allah'ım, hayretimi arttır!
*************************************************************


Bedeninde koca bir ok gibi duruyor yaşadıkların
Sen geriye baktıkça daha çok acıtıyor canını
Ama çekip çıkarmak lazım!
O, ok dururken tedavi olman imkansız..
*********************************************


Allah varsa ne gam! Trajedi yok.
Trajik olan Allahsızlığımız.
Kalabalıklar, güçler, tutku, arzu
ve
mülkler içinde ıssızlığımız…

Sibel Eraslan
********************************************************************


Kıskanıyor insan bazen, basıp gidenleri.
*****************************************************************************************



Göğün altındakiler arasında,

Allah'tan daha yakın olan kimdir bir yetime?

Sibel Eraslan
*********************************************************************


Sana tutunuyorum.

Kimsenin yere atmasına izin verme beni.

Senai Demirci
********************************************************


Ağladığımı gör diye ağlamıyorum;
Ağladığım için ağladığımı görüyorsun.

Özdemir Asaf
//////////////////////////////////////////////////////////////////////////////



Sözüm bana yetmiyor.
Sen sözüm yokkende işittin beni.

Avazım derdime yetişmiyor.
Sen sesim çıkmazken de dinledin beni.

Çağrışım dudağımda kalıyor.
Sen kalbim yokken de sevdin beni.

Yakarışım Senin işitmenden utanıyor
Sen söylemesem de anlarsın beni.

Sözüm bitti.

Sesim kesildi.

Kabul eyle beni.

Senai Demirci

*******************************************************************************


Oysa düşlemek ne güzeldi çocukken.
Nerden bilirdim yaşamın
Böyle parçalanarak süreceğini
Ve ömrümün,kendimi toplamakla geçeceğini...
Bir yap-bozum sanki,
Tek parçamı bile bulamadan,
Yeniden dağılıveriyorum.
*********************************************

Ben sana küsüm aslında, haberin yok!********************************************************************************


- Safvân İbnu Süleym radıyallahu anh anlatıyor:
"Ey Allah'ın Resûlü! dedik, mü'min korkak olur mu?"

"Evet!" buyurdular. "Pekiyi cimri olur mu?" dedik, yine:

"Evet!" buyurdular. Biz yine:

"Pekiyi yalancı olur mu?" diye sorduk.
Bu sefer: "Hayır!" buyurdular."

Muvatta, Kelâm 19, (2, 990).
********************************************************************************

Kimin bahçesi viran olmuşsa
suçu kendinde arasın

Çünkü bahçe kapılarını herkese açmak
akıllıca bir yüreğin işi değildir.

Meltem girecek diye beklerken
fırtınalar kırıp geçer bütün dallarını ******************************************************************************


Din, bir susuzluk,

sonsuza karşı duyulan özlem.

Bilgi değil,

AŞK
*****************************************************************************

Bazen hayat ağırlaşıyor.

Bir kelebeğe, kanatlarının ve

süslerinin ağır gelmesi kadar hatta!
Tarık Tufan

************************************************************************




Yaşamadık ama Yaşasak

NE OLURDU?

ibrahim kiras- gerçek hayat'tan
************************************************************************


Aşkları da devralır mı
kalp nakli yaptıranlar?

Yılmaz ERDOĞAN **************************************************************************


Her ayna anahtarını kaybetmiş bir kapıdır.

Açılır Diyar-ı Esrar’a.

Olur da fazla bakarsan aynaya,

aralanıverir kapı,

Kaybolursun sonsuzlukta…



Elif Şafak – Siyah Süt’ten
***************************************************************


Zaman değil zaman değil zaman değil / Ömrümüzdür geçen

Nihat Behram
**********************************************



Hiçbir şey hayat memat meselesi değildir, hayatın kendisinden başka.

Yaşamak başlı başına bir mesele...

Elif Şafak*************************************************************************************


Bir putperest gibi içimde seni çoğaltan
bütün aynaları bir vuruşta
tuzla buz ettikten sonra,
Seni birleyebilmek için kalbimde,
çıplak ayaklarımla yürüyorum
bütün o cam kırıklarının üstünde…

Sibel Eraslan –Balık ve Tango’dan ************************************************************


Bir film izler gibi izliyoruz hayatı.

Ölüm hep başkalarına bulaşıyor.

Acı hep başkalarına.

Gitgide kirleniyoruz oysa.

Gitgide çirkinleşiyor yüzünüz.

Film bitiyor artık.


Tarık TUFAN

**********************************************************************************





Tebeşirle çizilmiş bir seksek oyunu kadar uçucu bir çizgisi var hayatın.
Farkında olmadan basıyorsun çizgiye. Kızıyorlar anında.
“ YANDIN! “
diye atılıyorsun oyun dışına…

Elif ŞAFAK / Siyah Süt
**************************************************************************



Yüceler yücesi mevlam!

değmeyende oyalama

BENİ
...

**********************************************************************************


Hadi yaramı sarmaya merhemin yok
yalandan da olsa gönül alamaz mısın?

MEVLANA

********************************************************************************


Hz. İbni Abbas Radiyallahu Anh’tan rivayetle Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vessellem buyurdular ki:
”Hüzne yapışın. Zira hüzün, kalbin anahtarıdır.
(Gönlü, manevi feyizlere açar).”
(Taberani/Kebir)

************************************************************************





"Oku ve dokun ruhuna, hakikate...
Dön kendine ve gör suretini…
O zaman ufukların sonsuzlaşacak…
Hiçbir çerçeve hapsedemeyecek zihnini…
Oku ve dokun ruhuna, hakikate… "



Üzeyir Süğümlü




*************************************************************************************


Ey gönül, gidenden ümidini kes!
Kaçan bir hayale benziyor herkes,
Sanki kulağıma gaipten bir ses
Buluşmalar kaldı mahşere diyor.

Necip Fazıl Kısakürek

***********************************************************************************




Canı canan dilemiş vermemek olmaz ey dîl

Ne nîza eyleyelim ol ne senindir ne benim


(Fuzuli
****************************************************************************





Sen usandırma eli,elde usandırmaz seni,
Hilekârlık eyleme,kimse dolandırmaz seni,
Düşmanların elinden soğuk su içme,kandırmaz seni,
Korkma düşmandan ki,ateş olsa yandırmaz seni,
Müstakim ol ki,Hazret-i Allah utandırmaz seni

********************************************************************************************************


....Ve sen yine denendiğinde
ve yine kalbin daraldığında
ve yine bütün kapılar yüzüne kapandığında
ve yine ne yapman gerektiğini bilemediğinde. ..
Uzun uzun düşün ve hatırla yaradanını!
ALLAH kuluna kâfi değil mi?


*********************************************************************************************************




Bir gün bir derviş,
Bir kucak dolusu elma ile bayırlar aşan bir genç kıza rastlamış…

Bozkırın sıcağında yorgunluktan al almış kızın yanakları..

“Nereye gidersin? Ne doldurdun kucağına?”
Diye sormuş derviş.

Uzak bir tarlayı işaret etmiş kız:
“Sevdiğim çalışıyor orada…
Ona elma götürüyorum.”

“Kaç tane” diye soruvermiş derviş.

Kız şaşkın:

“İnsan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?” deyivermiş..

Ve usulca koparıvermiş derviş elindeki tespihin ipini!
__________________




Ne bir katre hayır karşılıksız kalır , ne bir katre şer..
O ' nun bilgisi dışında yaprak kımıldamaz sen sadece buna inan... !!!

Elif Şafak

*****************************************************************************************************




Bir Gönülde bir Sevda
Bir gönülde iki sevda, iki Leyla olmaz!

Kimi Mecnun kimi Leyla olmaz ...


Bir gönülde bir sevda, bir Leyla olur…

Oda MEVLA

***************************************************************************************


********************************************************


**********************************************************

***********************************************************


Babamı namaz kılmış, dua ederken görünce:
“Benim için de dua et..” deyiveriyorum
ve babamın cevabıyla sarsılıyorum:
”Kendisi nerede, derse, ne diyeyim..?”
*******************************************************************************




Bir yıldızla konuşurum, susmuşum Meryem gibi..

Söz işlemez yüreklere sükûtum dağlar gibi..

********************************************************************************************************



Sen kuru bir dalda yeşil bir yapraksın, bundandır bütün çektiğin...



Kalender Yıldız




Ömür dediğin ne ki? Bir lahza..
İşte geldik gidiyoruz.
Beka dilersen;
Sendeki herşeyi O'na sat!
Asıl Sahibi'ne..
__________________




Ey Gönül! Önceden çeşit çeşit hissi gıda alırdın, daha doğrusu aldığını gıdan sanırdın..
Ne vakit Hakikî Sevgili’nin (cc) “aşk” denen gıdasının zerresini tattın; işte o gün onun tek sahibi gibi gıdada da vahdete kapıldın, başka gıdaya kendini kapattın…
Garip olansa eskiden yiyince doyardın, şimdi ise yedikçe acıktın

__________________



Ağla/yamayan/lar,anla/yamayan/lar dır,bilirsin…
ağlayamıyorsun demek öyle mi ?
O halde sen hiç dönüp bakma bile kalbine…
Çünkü o ”kalp”,çoktan ”ç/ölün” ,olmuştur…
name-i nur





Aşk…

Namlusu kalbime doğrulmuş…

Tetikte bekler…

Barut değil gül kokusudur sızan…

Gül kokusu;

Bulur doğruyu…

Namlu kalbime dayanmış…

Sorma bana “Hangi aşk?” diye…

Ve tetik;
Titrer durur “ALLAH” diye…



Bir Yusufî sevdayla mühürlü kalbim...
Anlatmam kimseye...
Bugün bana sabır düştü....
Çözülür dilimde bağlar...
Bana o gün şükür düştü...
**************************************************************************



iyi ki bir düşteyiz...

iyi ki ölüm var...






Ben sana denize açılma demiyorum. Açılacak olursan tufana bile katlan, diyorum

Sadi Şirazi






Meyvelerle yüklü dallar, başlarını yere koyarlar. Sadî



Hüzün dalgası çarptıysa bir insanın yüreğine ya Mevlasını özlemiştir ya da Mevlası onu…
Mevlayı özleyen gönül ya hüznü bekler ya da hüzündedir.
Bela, gam ve keder Mevlanın sevdiklerine gösterdiği kamçıdır.
Vurdukça kendine çeker.

(İmam Rabbani)





Aşkı hüzün eyledin ey sevgili..
Bir güvercin muhabbetiyle gel sevgili..

*****************************************************************



Büyüklerde büyüklüğün alâmeti tevazu ve mahviyettir.

Küçüklüğün emaresi ise tekebbürdür.

__________________



Hz. Ebu Zer Radiyallahu Anh’tan rivayetle Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vessellem buyurdular ki:

Kalbini kötü duygulardan arınmış,

Dilini doğru konuşur,

Nefsini tatmine ermiş,

Ahlakını istikameti bulmuş,

Kulağını dinler,

Gözünü de görür eden

Kurtuldu.

(Ahmed bin Hanbel)



Yetmez mi, Hüzünler Perim yetmez mi?

Sana bir İnşirah Sûresi neşesi

Bana bir Yâsin sessizliği…

Hüsrev HATEMİ





Fırtınanın gücü ne olursa olsun,
eğer ALLAH’ın safındaysan,
seni bekleyen
bir
gökkuşağı mutlaka vardır..

__________________






Farkederek yaşamak lazım, önce farkedilmişliğimi öğrenmem lazım.

Rabbim tarafından farkedildiğimin farkında olmalıyım..

Ey nefsim neredesin hayatın??

Ey can neresindeyiz ömrün??



Sendeleme

Sevdalın şu dağı del dese, koşar, delersin!
İş Allah'a geldi mi, gücün yok, sendelersin!

Necip Fazıl / (1978)



Hakka dönenler gözleriyle...
Kendilerini hakka verenler kalpleriyle...
Hak sevgisini ruhlarına sindirenler Sırlarıyla ağlarlar...


__________________




Ya Zahir!
Her seyin yüzünde kudret ve rahmetiyle görünen sensin
Her sey kendini gösterdiginden çok seni gösterir
Sen zahir olmasan işık kör kalir
Seni görür gibi yasamakla güzellestir halimi
Senden baskasi sahit olmaya deymiyor
Zuhuruna sahit olanlardan eyle beni
Seni anlatan kelimeler hiç bitmiyor
Ayetlerine sahit yaz beni
Gözlerim seni görmeye yetmiyor
Kalbimde görünür eyle kendini


Ya Resid!
Ya Rab sensin hakiki biricik mürsit
Yönümü sana çevir yolumu sana getir




Ya Kerim!
Ya Rabbi! Kereminle güzel eyle her halimi
Kereminle sevindir kalbimi



El-Vehhab ismine sığındım…
Avuçlarımda bir damla gözyaşıyla kapındayım…




Bismillahirrahmanirrahim

1:Soluk soluga koşan (at)lara andolsun

2:( Tırnaklarıyla )ateş saçanlara

3: Sabah vakti baskın yapanlara

4:Derken orda tozu dumana katanlara..

Adiyat suresi ilk 4 ayeti



Hz. Musa (a.s) 'ın Duası
Ya Rabbi! ben kendime yazık ettim. Affeyle beni...
(KASAS -16)








Bugüne kadar hiç aç kalmadıysan, hep aç kalanların ekmeğini yemiş olabilirsin. Birilerini aşırı doyuran, birilerini de aç bırakan bu zalim paylaşımın aşırı doyanları arasında kalma.

Dağıt! Nasılsa dağılacaksın.

Senai Demirci






A ş k, güller arasında sevgiliye hitap değil,
dikenlerin arasından dikenlere dokundurmadan sevgiliyi geçirmektir…





Hayret ki Aşk, suretin gördükçe lâl eyler beni ,
Sûret-i hâlim gören , nasıl hayâl eyler beni..



Aç Hele Yüreğimi, SENDEN Başka Neyim Var?

Sayfa Sayfa Yaz Beni, Her Satırda Y A R çıkar!..
__________________





Cenab-ı Hakk’a ulaşmanın “burak”ı ihlastır




El...vereni var; alanı var.Kimisi karıştırır; kimisi düzeltir.
Duaya duranı var; bedduaya duranı...
Yumruk olanı var; baş okşayanı...
Her işe koşanı var; her işten kaçanı...
"Hep bana!" diyeni var; al sana diyeni...
Elleriniz hangi ellerden?


Hayırlı bir kişinin eli olmaktır her elin istediği; ama...
sahibi "el" olup gidince... eller ne yapsın




Haydi lütfet de bir kapı aç bana, rızana erişeyim..
Gönlüm Sen Sen diye yanarken can vereyim






Gözlerin hep kör kalmayacak; sen yeter ki kapıyı ara!”

Şeyh Attar




Ayna . . . Ayna! . . .



Söyle bana . . .



Var mı kâinatta kusurlu birşey

__________________



Hak yolunda giden erenlere, ayak olmayan baş, eksik olsun,

o gönül ki candan o sevdaya dalıp gark olmaz, yok olsun.

Dediler ki;

“Aşıkta, ma'şukun arasına bir kıl bile sığmaz.”

Bu sebepledir ki, ben bir kıl kesildiğim halde oraya sığamadım."


Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rûmî




„Kendine inan!“ diyor.

„Ben ALLAH’a inanıyorum“ diyorum…


S u s u y o r !



Can da Özür olmaz......
****************************************************************




.söyleyenmedik sözlerimi,
gözlerimden dinle...
alıntı

__________________



Sen, başına gelen bir dert için ALLAH diyorsan,
O sana kendini zikrettirmek için o derdi vermiştir.
Gayesi seni Kendisiyle meşgul etmektir.
Hiçbir zikir ve dua karşılıksız kalmaz.
Allah'ı zikrettiren dert,
O'nu unutturan maldan ve sıhhatten daha hayırlıdır.





“Dert, gizlice Allah’ı anmana vesile olacaksa tüm dünya mülkünden değerlidir!
Gözlerin basiretle nurlansın dilersen gam tozunu sürme çek de ağla!”
Mevlana




Şefkat
“Gönül almaya bak; güçsüzlere hizmet et! Zayıfları, gönlü kırıkları koru! Onlar öyle kimselerdir ki, fânîlerden müstağnî olarak yaşarlar ve dünyevî olarak da hiçbir gelirleri yoktur. Bununla beraber, onların birçokları tam bir kalp huzûru, tevâzû ve mahfiyet içinde bulunurlar. Böyle ilâhî bir define olan kimseleri ara, bul ve onlara hizmeti nimet bil!”
alıntı




Akıl aklı olsaydı adı gönül olurdu
Gönül gönlü bulsaydı bozkırlar gül olurdu.

Necip Fazıl Kısakürek
__________________


Bir insan en çok ağlarken güzeldir.

İlhami Çiçek





İmana gelki elemden emin olasın
Kadere teslim olki selamette kalasın.
Alıntı
__________________





Dünya pazarının sermayesi altındır.
Öte âlemin sermayesi ise; aşk ve daim nemli iki göz.
Gönlüm bağdır, gözüm bulut.
Bulut ağladı mı bağ yeşerir.
Mum gibi yaş dök ki gönül evin aydınlansın..

Mevlana






Ben ki toz kanatlı bir ’kelebeğim’,
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,
Bir zerreciğim ki, arşa gebeyim,
Dev sancılarımın budur kaynağı!

Çile / Necip Fazıl Kısakürek
__________________






Efendimiz Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
“İslâm ahlakının en faziletli davranışı, insanlara diliyle zarar vermemek için susmaktır.”
(İbnü’l-Mübarek


“İnsanların sıkıntılarına katlanmak,
Allahü teâlânın beğendiği,
Resûlullahın sevdiği ve evliyânın özendiği bir ahlâktır.”

(Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)



Herşey O'nun izniyle ...

O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez.

(En'âm; 59




Paris’i, Londra’yı, Berlin’i,
New York’u, Pekin’i, Çin Seddi’ni,
Görmeden ölmek kayıp değildir;
Asıl kayıp Allah’ın bir ayetini fark etmeden ölmektir.

Mustafa İslamoğlu





Mü’min sıkıştırılmış şeker gibidir,
deryayı tatlandıracak güce sahiptir.”
N.F.K
__________________



Kayıp gidenleri gördükçe daha çok ürpermeli,
hatta tir tir titremeli ve Allah’a sığınma hissimizi hep canlı tutmalıyız.

alıntı







Zira sevilmekle imtihan olan bir masumdur Yusuf.
Yakup sever, kuyuya düşer.
Züleyha sever, zindana..

Sibel Eraslan







sen bu sevdaya doymuş hiçbir aşık gördün mü?
yüzüp durduğu denize doymuş bir balık gördün mü?








Aşk Yürek Yakan Kor Oldu Bedende
Ve Züleyha Oldu Ağlayan Gözlerde
SessizliğinÇaresizliğinIzdırabın Timsali Oldu. . . Sustu! Sustu! Sustu!




”Rabbim sen olmasan kimin aklına gelirim ben…!”


İbrahim Tenekeci


ya tozu dumana katacaksın,
ya da tozlu dumanı yutacaksın...

seçim senin!

**************************************************************************
Şu rahmete bakın ki,
insanlar bütün azalarıyla günah işlerken,
sadece diliyle yaptığı tövbeyle affolunuyor.
Aziz Mahmud Hüdai
__________________



“O”varken,
yalnızlık sadece
bir kelimedir..

*********************************************************************************************


“Kendini öfke içinde gizleme.
Sendeki bu güzellik gizlenecek güzelliklerden değildir.”
Mevlana

****************************************************************************************

Yüce Mevlâ, acizliğinin farkına varan, muhtaç olduğunu hisseden ve tevbe eden kuluna merhamet eder, kalbine muhabbetini koyar. O kul bu muhabbet ile bütün müminleri sever ve hayırlarda yarışır
****************************************************************************

Süleymaniye’nin karşısında,

Tarihin üstünde bağdaş kurup oturdum

Tesbih çekiyorum;

Seni seviyorum,seni seviyorum,seni seviyorum...

İbrahim Paşalı






























































*******

Followers

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

************
blogger counter

View My Stats *************************************

widget
**************

****************************free counters