---}--}@ Arşivime Hoş Geldiniz,Benim Beğendiklerimi Umarım Siz de Beğenirsiniz... Resimler ve Yazılar Forumlardan Alıntıdır..
TUT

Son kaya iniyor kuyu aydınlanıyor
Ses insanın derinlerde parlayan
Son isyan denemesi oluyor güzel
İçimde yaman tutuk bir şair doğuyor
Tut elimden
Dosta düşmana karşı bir iyi konuşayım
Tut
Kulede saat kırılmasın
Geyikler sağır
Rüyalar boğuk olmasın

Son kral ağlıyor, üstünde son kuş yoruluyor
Halkın kayıp annelere karşı saygısı yok
Tut elimden
Düşen tüyleri toplayalım
Tut
İsimsiz çocuk ağlamasın
Kuyuda ışık sönmesin
Kırk oda içiçe dönmesin
Halayıklar sağır
Dualar boğuk olmasın

Son insan yürüyor
Tut elimden kaçalım
Kaçalım kaçalım
Bizi kimseler görmesin
Arayanlar bulmasın
Tren duvarları sarsmasın
Yürek bu kadar hızlı çarpmasın
Kan böylesine hızlı akmasın

Aşkın kulakları sağır
Sesi boğuk olmasın

Sezai KARAKOÇ
Sevgili, Sözcükler Ve Sonsuzluk




Bir başkasını dünyanın bir ucuna dek izleyeceğimizi
söylemek biraz abartılı değil midir?
Varsayalım ki dünya sonsuzdur ve o bir başkası
bizden önce yoruldu.
Ve varsayalım ki yağmaktadır yağmur ve dolu!


Hem sonsuzluğu yansıtan hem de kökleri onda olan
derin dağ gölleri gibi olduğunu söylemek
bir başkasının gözlerinin, biraz abartılı değil midir?
Düşün ki hem de yarın ağırca asılı durursa bulutlar
yüce dağlar üstünde, ve çamur fışkırırsa derinliklerden!


Ne bir gülün, ne bir atın, ne bir tarlanın, ne de başka
bir insanın güzelliklerinin benim güzelliklerim gibi
asla olmadığını söylerken abarttığını sanmıyor musun?


Dağ göllerinde yüz, dostum, tırman yüce dağlara,
git dünyanın sonuna at sırtında yağmurda ve doluda
ve izin ver saçlarımdan geçen bir meltem gibi
ulaşsın düşüncelerin bana,
kulağımdaki o son uysal ıslığı gibi ardıç kuşunun,
akşam güneşinin yüzümdeki alazı gibi
ve karanlıktan kucağıma düşen
bir yıldız gibi.


Hep abartırız aşk içindeyken.
Sesimin sekiz kentin tapınak çanları gibi
çıktığını söylüyorsun bana.
Yedi deseydin
sanıyorum eğlenirdim söz sanatınla.
Fakat bu konuda bu kadar konuşmak yeter.


Hep beni aradığını söyleyip sürdürüyorsun konuşmayı.
Ya ben? Kimi aradım sanıyorsun dünyanın bir ucunda
yağmurda ve doluda yüce dağlar üstünde
ve sonsuzluğun göllerinde?
İşte buradayız şimdi, dostum, gitme benden,
hemen gitme, hayır hiç gitme!


Erik Stinus
          Uzaktan sevmek daha güzeldir bazen. Ne incitir, ne acıtır.
                                   Ne yaralar, ne kanatır. 
Gözlerinle görmediğin ama sesini duyduğun, varlığıyla huzur bulduğun    bir   denizin yakınında yürümek gibidir böyle sevmek. 
                                                            Elif Şafak

Hayat

Kır çiçeklerinin yurt tuttuğu
her dağın hüzünlü bir patikası var
kuytusuna yaralı düşen kuşlar
son kez baktıklarında görürler boşluğu

Gövdem bir dağ gülüm
kalbim onun patikası
Son kuşların giderken bıraktığı en uçası
boşluğa resmedilmiş yaralı bakış ömrüm

Ayrılık uçurumunda çiçek verir
sürgünü kendinde ömür ağacı
Gezginlerin geçerken umursamadığı
seçilmiş yalnızlığın ateşinde erir
hayata çığlık veren sancı

Herkesin kimliğinde bir Ferhat
dağları delmeğe hazır aşk için
Herkesin uçurumu bir Şirin
Sorgulanan günlerin toplamıdır hayat
 
Babür Pınar
senin için tercih ettiği zamanda
Duândaki devam ve ısrara rağmen
Lütuf ve ihsan vaktinin gecikmesi
Üzülmene ve ümidini kesmene sebeb olmasın.
Çünkü duâya icabet;
Senin istediğin vakitte değil,
Allah’ın senin için tercih ettiği zamanda tecelli edecektir.

Ataullah İskenderî



Acılar kalıcı degıldır.Hüzün devirleri, geride sevapları, kazanılmış imtihanları bırakıp gidecek ve bir gün mutlaka ''yıldızlar arasından yemyeşil bir rüzgar'' esecektir.

Şimdi, hüznün gölgesi vurmuş yüzümüzle, gögsümüze batırdıgımız güller ve dudaklarımızda dualarla gömülüyoruz şehre.''Hüzün ki en çok yakışandır bize.'' diyor şair.Neden yakışmasın, çünkü biz, MAHZUN BİR PEYGAMBERİN ÜMMETİYİZ.
__________________
Click the image to open in full size.


Yanarım; öyle bakma yüzüme yağmur gibi..



Dağıt kalbini saran hasret bulutlarını


Parlasın gözlerinde sonsuzluk usaresi


Çöllerim kandır benim..


/ Nurullah Genç

Click the image to open in full size.
Gönlünü hoş tut sen, Sabreden erer,

Sevenlerin duası her yerde geçer,
Mutsuzluk dediğin durmaz gider,
Dönecek devrandan şüphen mi var..?



Hz.Mevlana
Click the image to open in full size.


“Geçtim diyar-ı yardan,
Geldim kapına neredesin yâr diyerek.
Yanına değil yarana gelene buyur
denmez mi?



Sinan Yağmur
Click the image to open in full size.


Bir insan başka bir insana
Sukunetten, huzurdan daha değerli ne verebilir?


Bir insan, başka bir insana huzur verecekse
Tebessüm etmelidir..

Mustafa Ulusoy


İnşirah Duası

Ey Yalnızların, Kendi Başına Kalmışların Arkadaşı,
Ey Mutsuzluğa Düşmüşlerin Yardımcısı,
Ey Yoksulların Zenginliği,
Ey Zayıfların Gücü,
Ey Fakirlerin Hazinesi,
Gariplerin sığınağı,
Ey Tek Güç Ve Kudret Sahibi,
Ey İhsanıyla Tanınan Keremi Sonsuz Rabbim,
Efendimiz Ve Yakınları Hürmetine Sıkıntılarımı Gider.

Ey Rabbim
Sen Sıkıntılarıma Karşı Hazırlığım,
Musibetim Anımda Ümidim,
Yalnızlığımda Arkadaşımsın
Gurbetimde Dostum,
Kederli Anımda Beni Ferahlatansın.
İhtiyacım Anında Yardımıma Koşan,
Zor Anlarımda Sığınağımsın.
Beni Korkuların Karanlığından Kurtaran Aydınlığımsın.
Ey Rabbim Sen Şaşkınlığımda Bana Yol Gösterensin
Biliyorum Rabbim Sen Günahlarımı Bağışlayan
Ayıplarımı Örten, Sıkıntılarımdan Kurtaran
Kalbimi Sevginle Süsleyensin.
Sen Kalbimin Hem Tabibi Hem Sevgilisisin.
Sen Ki Şaşkınlara Yol Gösteriri
Muhtaçlara Yardım Eder
Korunmak İsteyenleri Korursun.

ALLAH’ım , Ben Senin Kulunum
Kulunun Çocuğuyum.
Görüyorsun ki Rabbim Sıkıntılıyım.
Bildirdiğin Ve Gizlediğin Tüm İsimlerini
Ve Kur-An’ı Kerim’i Kalbimin Baharı
Gönlümün Nuru , Sıkıntılarımın İlacı Yap.
Ruhum Susamış Suya , Kalbim özler seni
Gözlerimi Senin Sevdiğin Şeylere Çevirdim
Kulaklarımı Seni Çağıranın Ülkesine Bıraktım
Ve Susayan Bir Toprak Gibi Bitkin Kaldım
Kalbimi Senin Yoluna Koydum
Ve Ellerimi Senin Dergahına Açtım
Bundan Sonra Da Sana Gelecek
Senden İsteyeceğim
Güneş Ve Ay Senin Nurundan Almış Nasibini
Güneş Senin Sevginden Böyle Ateş
Ay Böylesine Mahzun
Irmaklar Senin Hasretinden Böyle Çağlar
Deniz Bu Ayrılıktan Böyle Deli Böyle Dalgalı
Hep Hüzünlü Hep Ağlamaklı
Kuşların Ümidi Sen
Bitkilerin neşesi
Çiçeklerin Rengi Sen
Ve İnsanların Hiç Bitmeyen Duası Sen
Mevla’m Bizi Biran Olsun terk etme
Sevgin İçimizde Hep Uyanık Kalsın
Yolun Rasul’ün Yolu Olunca Ondan Başka Kime Bel Bağlayayım
Rabbim ALLAH’tır Benim
Nurum Ve Kurtuluşum Ondan Gelecek
Öyleyse o’nu Bırakıp Kime Gideyim
Günahla Örtülmüş Varlığım İçinde
Bir o’nun Özlemidir Beni Yaşatan
Şefaatim o’nun Dilindeyken
o’nu Bırakıp Kimi Dinleyeyim
Mevla’m
Beni Kendine Dost Seçinceye Kadar Yaşat
Ve Aşkınla Yandığım Biranda Al Canımı
Al Ki... Ölüm!!! Aşkımın Adı Olsun.

Ey Rabbim, Ben Ki Günahı Sevabından Çok
Aklı Dünyaya Takılmış
Kalbi Fani Şeylere Anmış Bir Zavallıyım
Ama Sen Öyle Nur Öyle Rahmansın
Öyle Güzelsin Ki
Ne Olur Rabbim Senden Uzak Kalan
Şu Kulunu Kendine Yakınlaştır
İmanınla Dirilt.
Ey Sevdiklerini Sevindirmekten Hoşlanan Rabbim
Sana Açılan Ellerimi Geri Çevirme
Kalbime Aşkınla Tecelli Et Ki
Senden Başka Hiçbir şey Kalmasın O Kalpte
Senden Başka Hiçbir şeyi Olmayacak Kadar Zengin Eyle Beni
Her şey de Seni Anmayı
Her şey de Seni Görmeyi Nasip Eyle.
Bana İsimlerinle Güç Ver Ey Rabbim
O İsimlerin Ki Kalplerin Nuru
Hiçbir şeyi Olmayanların gururudur.
Ey Rabbim Bize İsimlerinin Hakikatini Göster.
Bizi Sensiz Bir An Bile Yaşatma.


ALLAH’ım SANA MERYEM İN TEMİZLİĞİ İLE GELMEK İSTİYORUM
Günahlarla Kirlenmeme İzin Verme.
Sana Musa’nın Duası İle Geliyorum
Şeytana Uymam İçin Peşimden Koşanlardan Beni Kurtar.
İsmail’in Tevekkülü İle Boynumu Büküyorum.
Beni Ve Soyumu Sana Kul Olarak Yaşat.
Sana İsa’nın Ruhu İle Geliyorum.
Beni Katına Almanı Diliyorum.
Sana Yunus’un Duası İle Yalvarıyorum.
Beni Yutan Nefsimin Karanlıklarından Kurtarmanı Bekliyorum.
Rabbim, Sana Yusuf’un Gömleği İle Geliyorum.
Beni Düştüğüm Ümitsizlik Kuyusundan Çıkarmanı Diliyorum.
Sana Muhammed Mustafa’nın Kulluğu İle Geliyorum.
Beni Miraca Çıkarmanı Bütün Sıkıntılarımı Gidermeni Diliyorum…


aminnnnnnn


        OLABİLDİĞİ KADAR OLSUN           

I
“Seviyorum” diyebilecek kadar cesaretimiz olsun.
Kalbimize sığdıramayacağımız kadar şefkatimiz,
Yüreğimizde saklanamayacak kadar çok gözyaşımız olsun.
Hayatımıza kattığımız gürültüler kadar sessizliğimiz,
Sessizliğimizde anlam bulan düşüncelerimiz kadar sesimiz,
Karamsarlığımızı huzura dönüştürecek içten dualarımız olsun.

II

Yusuf kadar iffetli nefislerimiz,
Yakup kadar sabırlı bekleyişlerimiz,
Meryem kadar masum duruşlarımız,
Muhammed’i (s.a.v) temsil edecek kadar samimi inancımız olsun.

III

Hayat kadar düşünülen ölümümüz, 
Ölüm kadar anlamlaştırılan hayatımız,
Umutsuzluklarımızdan daha çok umudumuz olsun.
Hırslarımız kadar sorumluluğumuz,
Özlemlerimiz kadar bekleyişlerimiz,
Unuttuklarımız kadar hatırladıklarımız,
Umduklarımızdan daha çok bulduklarımız olsun.

- Nurdal Durmuş 
alıntı 
amin,cumanız mubarek ,dualarınız makbul olsun..dualarda unutulmamak duasıyla...




:
Sevgili   Ebr-i Nisanımın editörlüğünü yaptığı derginin videosudur ,çok beğendim bende de olsun istedim,Nisanımdan izin alarak:)
tekrar teşekkür ederim Nisanım ,emeğine ,gül yüreğine sağlık..




Ölümsüz Bir Aşk İstiyordum..!
Namaza Durdum...




Kulağa üflenen bir sır gibi esrârın tam ucundayım.
Âlemin sırrını kalbinde saklayan Kurân’a,

Kurân’ın kalbi Fatiha’ya,
Fâtiha’nın kalbi besmeleye,
Besmelenin kalbi Be’ye
Ve Be’nin altındaki kara mürekkebe sevdâlıyım…
Bir aşk Elifbâsı çarpar sol yanımda...
Ben gelişi Elif’ten belli bir yüreğin sevdalısıyım.


Kalbin atıyorken,
Zihnin duyuyorken.
Yol yakınken
Zaman varken..
Dur!...

Derin bir nefes al, sadece ciğerlerin değil;
Kalbinde dolsun temiz havayla...
Ardından hiç durma ve
"Estağfurullah ve Elhamdülillah" de

Sonra tekrar.........

Sonra tekrar.................
Sonra tekrar........................................


Diyorlar ki:

"-Güzel bir şey söyle bana!"

Daha güzel bir şey yok ki:

"Sübhâne Rabbiye'l-Âlâ!"


ÖMÜR

Bir veda değil midir her nefes?

Akan zaman, çalan saat, ölümden ses...

Akıl başka söyler, başkadır heves...

Fani kısa faydasız olmasın ömür

Kabirden başka bir yer, mekan var mıdır?

Para, şöhret şan, söyle yar mıdır?

Bir metre çukurda son bulur ömür...

Adımlasak ömrü belki üç adım

Dostluğa açım, Hakka susadım

Allahın rızası almak muradım

Bir kefen değil mi sonu su ömrün

Ta ademden bu yana çağırır ölüm

Sızlıyor yüreğim, acıyor gönlüm

Öyle de böyle de

BİTİYOR ÖMÜR.!

alıntıdır..






Eğer ötelerdeki değerleri aramazsanız, onları bulamazsınız.!!!

Uzaya gidebilmenizin mutlaka bir yolu olduğunu düşünürseniz, o yolu ararsınız.

Yüksekliğe, sadece yüksekliği arayanlar ulaşabilir.

Büyük arayışlarınız varsa, büyük buluşlarınız olur.

Etkili insanın her saniyesi arayış içinde geçer.”



Dr. Muhammed Bozdağ



Elde mızrap dilde türkü değilsin
Nasıl çalsın söylesene saz beni
Bende ben ol herkes beni sen bilsin
Bak aynaya senden gizli süz beni...

Suya kanar aşka susar niceler
Gözyaşımı mesken tutar geceler
Harf çıldırsa deli olsa heceler
Anlatamaz seni bilmez söz beni...



BiLdiğin Bir Tercüman Varmı GüL YüzLüm.?
YokLuğunun diLinden anLamıyor Yüreğim... 




Ey sevgili;

sana yazdıklarımı görenler seni bir suretten ibaret oldugunu sanırlar..
Ama bilmezler ki bu Aşkta hiç bir suret yok ...

ve bilmezler ki,

Mevla'dan başka "Aşk'' ta yok...!"




...

Gül yağmurun bir sonraki adıdır.

Gülün mecnunudur bütün çiçekler

Sonsuzluk gül, sensizlik gül, gül pusat

Gül cemresi, gül yağmuru, gül hasat

Gülü sevenlerin yoktur karası..

Kurşundan beterdir gülün yarası..

...


Nurullah Genç

.

Bilgi de hikmet de helal lokmadan doğar;
Aşk da merhamet de helal lokmadan meydana gelir.
İlahi aşk; tam bir sadakat ister
Ve aşık sadece Allah sevgisi ile huzur bulur.
Aşk’ ı seç!
Zira Aşk’ ın tatlı hayatı olmazsa bu hayat bir yüktür..
Aşk mumu ateş gibi görünür
Ama baştanbaşa nurdur, hoşluktan, güzellikten ibarettir..


Hz. Mevlana

.

Benim Rabbim odur ki; hem hatırat-ı kalbimi ıslah eder,
Hem cevv-i havayı bulutlarla bir saatte doldurup boşalttığı gibi;
Dünyayı ahirete tebdil edip,
Cenneti yapıp,
Kapısını bana açar.
“Haydi gir” der.
Bediuzzaman Said Nursi (r.a)
Tarihçe-i Hayat
 
 
 


Her şeyi senin için var ettim diyen Rabb'e;
Her şeyi senin için terk ettim.! diyebilmektir " AŞK "

-Şems-i Tebrizi-
 
 
 


“Hayat böyledir dostum! Geçer beklemekle..

Ümitlerin bittiği yerde,
Abdest al ve sabahı bekle..”

.

Muhsin Yazıcıoğlu


 




“İnsanın gurbetten dönüşü, kalbinin farkına varışıyladır ancak.

Kalbine yönelen, kalbine dönen kazanacaktır.

Kalbini öteleyen, kalbinin sesini duymayan ve dinlemeyen kaybedecektir.

Bu böyledir.”



Selim Gündüzalp
__________________






Bu yol zor bir yoldur, zor bir yoldur, zordur, zordur ve binlerce kez zordur.

Cennetin yüce mertebelerine çıkmak hele bu çağda çok zordur.

Pek kimse farkında değil oysa

Efendimizin buyurduğu gibi avuçta kor ateş tutmak kadar zordur dini hakkıyla yaşamak.

Zorlanmıyorsanız biraz uzaktasınız demektir.


Muhammed Bozdağ


Kelebek gibi bir ömür hayal edelim; özgürlüğe kanat çırpalım...
Rengârenk yaşamın renklerini sırtımızda taşıyalım...
Yaratılış desenimiz kimseninkiyle aynı olmasın...
Umudun simgesi, naifliğin dokunuşu olalım...
Cesaret gökyüzünün en ıssız yerlerini dolaşalım…

Kimi zaman hareketlerimizin estetiği diğer gönülleri büyülesin...
Çevredeki dostlarımızdan renk ve desenimizle ayrılalım. …
Kaybolalım arada yaratılmışlıkların koylarında…
Kanat çırptıkça geçen saniyelerimizin hükmünü unutalım, pişmanlıkların kor olup kanat çırpışından da sıcak olacağı bir vaktin en koyu tonlarında…

Hayal ya, umuda doğru uçuşumuz, düşüncesiz güzelliğimizi semaya kabullendirişimiz, varlığımızın kısalığını hatırdan çıkarışımız...
Belki de kaç çiçek ezilmiştir ayaklarımızın altında, kim bilir kaç sayılı çiğ tanesi değmiştir göz pınarlarımıza…

Kim bilir kaç saniye daha sığdıracağız, hayallerle süslenmiş yalan dünyanın yamaçlarına, kim bilir dokunmaya kıyamadığımız çiçekler hatırlayacak mı bizi, narin papatyalar ve mor menekşeler…

Belki de unutuluverileceğiz kırk sekiz saat dolmadan…




"Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun.
İnsanın çömlekten farkı olmamalı.
Nasıl ki çömleği ayakta tutan dışındaki biçim değil,
içindeki boşluk ise,
insanı ayakta tutanda benlik zannı değil HİÇ'lik bilincidir.."
| Hz. Mevlana..
__________________


Bundan beşyüz yıl kadar önce, bir fransız kralının halkına şöyle bir vaadde bulunduğunu okumuştum:

"bir gün gelecek, her fransız ailesi, pazar ayininden döndükten sonra evinde bütün bir tavuk yiyebilecek."
O günden bugüne hanelere girenlerin cinsi ve miktarı itibarıyla gerçekleşen artış ise, ahir zamana dair bir hadisi hatırlatıyor bana: "tabaklar gelecek, tabaklar gidecek, ama yine şükredilmeyecek." :(
alıntı
Click the image to open in full size.


Kalbi birbirlerinde atmayanlar, zihinlerin güvenilmez ve gevşek zemininde fazla yol alamazlar.

Kalplerinin frekanslarını çözemeyenler, zihinlerin şifre çözücülerinden medet ummasınlar.

Dost kafa ve zihin ile kazanılmaz; dost, kalp ile kazanılır.

Bir kalp kazanmak için ise aynı cinsten bir kıymetten başkası verilmez.

Kalbin alışverişi kalple yapılır.

Kalbini vermeyen başkasının kalbini alamaz.

Genç dergi.
KAFA DENGINI DEGIL KALP DENGINI ARA




Savaşa girdin kalbim; bin yara aldı beni...
Ne denli acı varsa, aradı buldu beni...
Seni bir bomba gibi taşımak bu göğüste;
Bir Ebubekir kıldı, bir Ömer kıldı beni...

Parça parça bir yürek, delik deşik bir bağır...
Bir beş değil sevgili, bin kurşun deldi beni...
Böyle çıktım alana ve yürüdüm yürüdüm...
Ne görebildi kimse, ne de anladı beni...

Ömer Karaoğlu







Görmeyelden yüzünü ben ki nigârım, sensedim…


(Yüzünü özledim, varlığını… Sensizim.)


Âh u zâr ile geçer bu rûzgârım, sensedim…


(Özlemin beni benden aldı, bensizim)


Gül cemâlin gülşenin gül gibi arz et bana ki
Bülbül-i şûrîde-vâr, ey gül-izârım, sensedim…


(Ben ancak seninle varım. Bana her güzellik seninle geliyor. baharsızım…)


Gönlümün şehrini kim virân ediptir zulm ile?
Gel yine ma’mur kıl, ey şehriyârım, sensedim…


(Cemal için sen lazımsın, celal olmayınca da eğiliyorum ye’se, gaflete, tembelliğe, istiğnaya üstelik. Sultansızım…)


Sohbetinden vaslının, ayrı düşelden ney gibi;
Göklere irgirmişem feryâd ü zârım “sensedim…”


(Öyle sanıyorum, kâbuslar gibi, bağırdığını sanırsın sesin çıkmaz bir türlü. Sen nefes vermeyince ruhuma, nasıl ses versin? Sessizim…)


Firkatin yolunda ben toprak, anınçün olmuşam;
K’ilede senden yana yeller, gubârım; sensedim…


(Bu yana doğru esen rüzgâr yok mu erenler? Nefessizim…)


Gel berü cânım gibi, iki cihânda sevgili
Senden özge yohdurur âlemde vârım, sensedim…


(Şu dünyada herkesin var bir kimsesi… Kimsesizim… )


Ben Hümâmî, düşmüşem derdine nitekim Süheyl
Kandasın dermân, yetiş ey Nevbahar’ım, sensedim!


(Çare-sâz’ım, çaresizim…)


Hümâmî
Click the image to open in full size.

sen
bir çocuk

sen bir sevgili
sen bir insan
sen bir cansın,canımdan öte bir yerlerde
yürüdükçe koşar adımlarla yalın ayak yollarda
kanayan yüreğimin parçalarını bıraktım yürüdüğüm
her sokak arasında
hayallerimi sakladım,saklambaç oynarken
saklımda,
kırlara koştum,elimde kır çiçekleri
gönlümde baktım hep bakılan
o papatya falına,
seviyor çıksa da falımda,
hep ayrılık tadı var hüzün kokan havada
mevsimleri sırtından bıçaklasa da seneler
hep soğuk yüreklerde serin ayrılıkar yaşanır
ay geceye küser
gece yıldıza
sen bana küssün
ben kaderime
sonu hep siyah biten
sevdalarda yaşadım seni




Alıntı




Senin açmadığın bahçeye yağmur düşermiş

Bülbül konarmış gül dalına bana ne

Sensiz hüzün yüklü baharlar

Gecenin rengini taşır sabahlar

Dört bir yanımda ahlar,siyahlar

Düğün varmış köyde

Bayram gelirmiş şehre
Bana ne



*

"Büzülüp kalmıştım yokluğunun başucuna..
Yağmur yağıyordu
canımı acıtarak.."
 
                                        | Ibrahim Tenekeci
Click the image to open in full size.


"Ey Sevgili!..
Bir geceliğine değiş tokuş etseydik yüreğimizi
,
Taşıyabilir miydin acaba bendeki seni
!..

| Hz. Sems
Cumanız Mübarek Olsun,
Rabbim Yapacağınız Her Türlü İbadet Ve Taatlerinizi Kabul Eylesin....
[Resim: hayirli-cumalar-resimleri1.jpg]

 Sevgili M uhafızım..!
Beni, ilgilendirmeyen işe karışmaktan... Değiştirmeye güç yetiremeyeceğim meseleye kafa yormaktan… Kendi kapım pisken, başkalarının kapısının pisliğine takılmaktan… Bünyesi nice mikropla hasta ve dertliyken, doktorluk iddiâsında bulunmaktan… “Sadece işittiği” hususlar için “biliyorum” demekten… Sağdan soldan duydukları ile fetvâ vermekten… İlmi ve hilmi israf etmekten… Boyumu aşan mevzûlarda, gevezelik yapmaktan  koru… Edebe yol olmayan yaşmaktan… Nefsim dururken, başka bir düşmanla savaşmaktan… Ve şerlilerin şer tuzağına düşmekten Sana sığınırım… Dışı içine kaçmaktan, içi dışına çıkmaktan, haktan sapıp hataya koşmaktan koru beni..

Sevgili Yaratıcım! Beni, var ettiğin o ezel yurduna, tertemiz geri döndür… Bu dünyaya gelişim pek mâceralı, büyümem pek meşakkatli olmuş… Anamı ve babamı cennet bahçende gezdir… Gidişimi kolay eyle… Akıl yaşta değil, başta diyorlar, başıma akıl nasip eyle… Hakikatte aklın ne yaşta, ne de başta olmadığını… Fakat aklın ille de yanışta olduğunu fark ettir. “Aklını yaşında sanan büyüyememiş ihtiyar” olmaktan Sana sığınırım. “Aklı, baş olmakta sanan büyükbaş” olmaktan da koru beni... Hakkımda her ne murâd etmişsen, beni ondan râzı kıl da, şikâyet edip duran bedbahtlardan olmayayım.

Sevgili Lûtfedicim! Özellikle ağzımın içinde, inci taneleri gibi pırıl pırıl durmakta olan, hani şu yeri; üstte, önde ve ortada olan iki dişim için, Sana şükredemezken, beni “Sana hakkıyla şükrettiğini zannetme” gafletinden uzak tut. O iki diş olmasaydı, ne insanların alaycı bakışlarından kurtulabilir, ne doğru düzgün yemek yiyebilir, ne de böyle düzgün konuşabilirdim. Ama ne olur, iki inci tanesi dişin kulu etme de beni, onlar sebebiyle kibir çamuruna batıp, deryadan ayrı kalmayayım… Karşıma, beni onlar olmadan da sevebilecek, takıntısız ve yüce ruhlu insanlar  çıkar… Kabuğa değil, öze âşık güzel kullarının arkadaşlığıyla, lutuflarına lutuf ekle… İkram ettiğin iki dişimle ilgili istediklerimi, yardımınla üstesinden geleceğim, herhangi iki işim için de istiyorum, lutfeyle.

Sevgili Sınayıcım! Karşıma çıkardığın imtihanlar hakkında, hüsn-i zan beslemeyi ve onların her birini, sadece benim hayrıma yarattığını düşünmeyi… Çirkin bakarak güzellikleri karalayanlardan değil, güzel bakarak pislikleri paklayanlardan olabilmeyi bana nasip et...

Sevgili Merhametlim! Bana bir ''ben'' lutfet ki kendine hayrı  olsun. Ve o ''ben'' ' e lutfet de ömrünce hayra koşsun.. Yok , zerrece şüphem yok. Sen bana sevdalısın! Bunca kusuruma karşın, böylesine akıl almaz bir cömerlik ve şefkat sergileyişini, başka neyle açıklayabilirim? Kaldı ki Sen'in tutumunu açıklamaya anki gücüm mü var? Nicedir vefaya dönüşemeyen tavrım için... Nicedir sevdana karşılık vermeye güç yettirememiş gönlüm için beni affet...

Neslihan Nur Türk


Mürekkebine göre barındırırım insanları, herkes kendi yazısını kendi yazar hayatıma. Gülüşler geçer üzerinden yazıların, sahtelikler yıpratır... Ucuzsa mürekkebi; yazan siler kendini, herkes kendi yazısını yıpratır aslında. Ben silmem kimseyi, içten yazılmamış her yazı zamanla uçup gider.

Selim Akgün

Duaların Gelsin...



Artık beklemeyeceğim beyaz zarfları.
Güvercinler postacılığı bırakalı çok oldu zaten. Bunu kabullenmek kolay da, ellerinin kalemden ve kağıttan bu kadar uzun süre ayrı kalmasını anlamış değilim. Hayatta paylaşılması gereken çok şeyin olduğundan dem vururken, bu suskunluğun arkasından neyin olduğunu merak ediyorum. ‘Müminler kardeştir.’ denip kardeş ilân edildiğimizden bu yana, çıkmaz sokaklara uğradığında ruhum, her defasında arkamdan büyük bir desteğinin, yani dualarının yetişeceğini bildim. Bundan o kadar emindim ki, benim için ağlayıp dua eden bir kardeşim vardı. Hayır, vefasızlıkla suçlayamam seni, belki de son ana kadar durup beklemeliyim. Hem belki bununla sabrı öğreniyorumdur. Hep bir şeyler öğrendim senden, seninle tanıdım bir çok farklılığı. Şimdi durup geriye şöyle bir baktığımda, beklentilerimi aza indirmem gerektiğini anlıyorum. Ama vazgeçemedim dualarından. Dayanamam mektupsuzluğuna ama, duaların olmadan hiç yapamam.
Artık beklemeyeceğim beyaz zarfları.
Ezan çiçeğini hatırlıyor musun? Hani şu kiremitli bahçede, akşam vakti ezan okunurken sarı sarı açarlardı. Ezandan önce kapalı bir tomurcuktur o, çekingen. Korktuğunu düşünmüşümdür. İnsanın miraca davetini duyunca yaprakları kımıldamaya başlıyor, sonra büyük bir mutlulukla açılıyor ardı ardına. Sahi kulağı nerede bu çiçeğin? Mektubun nerede? O çiçek nasıl ezanı duymadan önce kapalı bir kutuysa, beyaz zarfları göremeyen gözlerim de kapalı kalıyor öylece. Açan her çiçek diğer akşama kadar kuruyup gidiyor, oysa daha açamadan zarfları yıldızlar sönüyor içimde.
Artık beklemeyeceğim beyaz zarfları.
Ben o kabrin arkasındaki perdeden selâmlamak isterken cenneti, özlemler düşüyor payıma. En çok sana yakıştırıyorum firdevsî gömlekleri. Ellerinde beyaz güller var, bana armağan etmek istediğin. Ama mesafeler o kadar acımasız ki. Yüreğine ulaşamıyor ellerim, yetemiyorum bir türlü sana. Sonra fersiz ellerinden düşüyor beyaz gül demeti. Gözyaşların değince güllere, bir gül ağacı oluveriyorlar. Gülüyorsun; gülünce, gözlerinin içi gülüyor. Yaprakların arasından öyle güzel bakıyorsun ki. Elimi uzatıyorum, güllerin dikeni batıyor elime, ürperiyorum. Hâlâ gülümsüyorsun bana. Tutup bir gül veriyorsun beyaz martıya, martı uçamayacak kadar halsiz. Hem çok yakınsın bana, hem uzak. Bütün kuvvetinle fırlatmaya çalışıyorsun beyaz gülleri. Ben tam uzanıp alacakken, dev bir dalga gelip çalıyor onları benden. Büyük gürültüyle uyanıyorum sonra. Yağmur odamın camlarını çılgınca dövüyor. Bu rüyaymış dostum, rüya!
Artık beklemeyeceğim beyaz zarfları.
Bu kentin otogarında seni, kırılma pahasına, çölden gelen yolcu gibi bekledim. Her seferinde serap görmüş gibi koştum, seni taşımayan vasıtalara. Bekledim. Tren istasyonlarında dolan boşalan vagonların arasında kayboldum bir zaman. Tren düdükleriyle uyandım çoğu zaman. Yine bekledim. Sonra mavi denizin ıslak limanlarından süzülüp giden martılar gibi, gemilerden sordum seni. Tekrar bekledim. En son havalanan uçaklara takıldı gözlerim. ‘Bu oydu, çekip gitti işte!’ dediler. Ve anladım artık, beyaz zarfları beklememem gerektiğini.
Dua isteyeceğim senden dost, beyaz zarfların yerine. Bırak dua mırıltıların gelsin…..
iktibas
 




Uğrum sıra giden Boz Atlı Hızır
Ayrılık derdinin dermanı nedir
Şu iki aleme olmuşsun nazır
Ayrılık derdinin dermanı nedir

Sığanmıştır ağca kolda bilekler
Hak katında kabul olsun dilekler
Arş yüzünde secde kılan melekler
Ayrılık derdinin dermanı nedir

Küseyim de ben yarime küseyim
Siyah zülfün mah yüzüne asayım
Kerbela'da yatan İmam Hüseyin
Ayrılık derdinin dermanı nedir

Hani şu dünyanın toprağı taşı
Akıttım gözümden kan ile yaşı
Urum illerimin Hacı Bektaş'ı
Ayrılık derdinin dermanı nedir

Ak saya giyinmiş incedir beli
Ben pirimi gördüm tatlıdır dili
Tanrı'nın arslanı Hazret-i Ali
Ayrılık derdinin dermanı nedir

Gıcılar da dağlar başı gıcılar
Çıkmaz oldu içerimden acılar
Arafat Dağı'ndan gelen hacılar
Ayrılık derdinin dermanı nedir

Dünyayı sorarsan bir dipsiz anbar
Ali'nin yoldaşı Zülfikar Kanber
Kabe'yi yaptıran Halil Peygamber
Ayrılık derdinin dermanı nedir

Deryanın yüzünde dönen üç gemi
Yiyelim içelim sürelim demi
Geminin sahibi ol Hızır Nebi
Ayrılık derdinin dermanı nedir

Pir Sultan Abdal'ım içtim cür'adan
Okudum ağını bilmem karadan
Yeri göğü cüml'alemi Yaradan
Ayrılık derdinin dermanı nedir
 
Pir Sultan Abdal
Click the image to open in full size.


İki dost, hayat üzerine konuşuyorlardı. Biri,
"ben kendime hep şunu derim; 'her gününü, o gün hayattaki son gününmüş gibi yaşa' dedi.

Diğeri, "Çok güzel. Buna bir ilâvem olacak.
Karşılaştığın her insana, o insan, dünyada son gününü yaşıyormuş gibi davran"
dedi.


ALINTI
__________________

Click the image to open in full size.


Derdini; sade anlatan adam dertlidir, güzel anlatan edebiyatçı, haliyle anlatan aşık, tebessümüyle örten ârif..

Serdar Tuncer
[Resim: 163603.jpg]
Aşk deyince akla düşenlerden...:

Şerhe sığmaz söylesem derd-i derunumdan haber,
Aşıkın bir sözün bin defter ü tomar eder!

Sevgide Bir'liğe ermek deyince akla düşenlerden... :

Şol lâhm ve şol cism ve şol ruh ve şol dem ki benim değildir, senin dahi değildir!
Ol şey ki bizim değil, sizin dahi değildir! Ve şol nesne ki bizimdir, sizindir!

Aşıka cevrin aynı vefa olduğunu bilenlerden...:

Dil şâd oluben haz iderim cevr ü cefâdan;
Her cevr ki cânân ider ol ayn-ı vefâdır!

*Sarban-ı Ahmed;Tekirdağ Hayrabolu'da medfun...
                                                              alıntı
Kalbim!
Ölü mevsimler gibisin
Bir şeyin görünmeyen iyi yanları gibi
Ama bitti mevsim,
Bir başka yolcu yok sana
Fark etmez gibisin...
Birhan Keskin
[quote='Bi_iznillah





[Resim: dostum.jpg][/quote]
demiş dost...!

[Resim: li.jpg]


Varıp yadellere meyil verirsem...Aglamak
kış ola bağlana yollarım dostumm...Aglamak   
diyor Beyaz Lale..Aglamak

Cömertlik İmtihanı

[Resim: sd4yi6cj0.jpg]
Yemen hükümdarı, oldukça cömert idi. İhsanları her yere yayılmasına rağmen, Hatim-i Tainin cömertliğinden bahsedilmesine tahammül edemezdi.
Yine bir gün sarayında herkese büyük bir ziyafet verir. Zengin fakir herkes yer. Halkın, (Hükümdarın ziyafeti ne kadar muhteşem oldu, neredeyse Hatime yaklaştı) dediğini duyunca, Hatim sağ kaldıkça, cömertlikte birinci olmasına imkan olmadığını anlar, onu öldürtmeye karar verir. Çok güçlü bir genç bulup eline yirmi altın verir. İşi bitirince de, yirmi altın daha vereceğini söyler.

Genç, sora sora Tay kabilesine kadar gelir. Güler yüzlü, kendisi gibi yiğit bir gençle karşılaşır. Bu sevimli genç (Hoş geldin yiğit. Çok yorgun olduğunu anlaşılıyor. Bu gece misafirim ol!) diyerek evine götürür. Gece, misafirine çok ikram ve ihsanda bulunur. Sabah olunca, misafir gitmek isteyince, birkaç gün daha kalmasını ısrar eder.
Misafir der ki:
- Çok önemli bir işim var. Bir an önce gitmem gerekir.

İyilik ve hizmet etmekten zevk duyduğu anlaşılan ev sahibi der ki:
- İşin nedir, sana acaba bir yardımım dokunabilir mi?

- Ey asil kişi, sen çok cömertsin, iyilik seversin, senden sır çıkmayacağı belli. Hatim isimli birini arıyorum. Acaba tanıyor musun?
- Hatim ile ne işin var?

Misafir, niçin geldiğini anlatıp der ki:
- Bu işte bana yardımcı olman mümkün mü?
- Elbette mümkündür. Yalnız bu iş pek kolay olmaz. Dediklerime uyarsan tereyağından kıl çekmiş gibi zahmetsiz olur.
- Ne yapmam gerekir?
- Hatim de senin gibi yiğit biridir. Belki öldüremezsin. Ben sana onun yerini tarif edeyim. Ancak öldüremez de iş meydana çıkarsa, yerini söylediğim için beni öldürebilir. Bu bakımdan benim ellerimi, ayaklarımı bağla. Zorla söylettiğin anlaşılsın.

Misafir, ev sahibinin elini, kolunu, ayaklarını iyice bağladıktan sonra sorar:
- Hatim nerede?
- Hatim denilen kimse benim. Madem benim başım senin işine yarayacak, ne diye onu vermiyeyim? Misafirin arzusunu yerine getirmek, gönlünü etmek benim en büyük arzumdur. Hemen öldür, kimse duymadan buradan git!

Genç, neye uğradığını şaşırır. Hemen Hatimin ayaklarına kapanıp der ki:
- Sana gül yaprağı ile vuran kalleştir. Ne olur beni bağışla!..

Genç, helalleşip oradan ayrılıp hükümdarın huzuruna çıkar. Olanları anlatır. Hükümdar da, iyiliksever, cömert olduğu için hatasını anlayıp (Taşıma su ile değirmen dönmez. Cömertlik mal ile değilmiş. Hatimin cömertliği yaratılışından, fıtratından, güzel huyundan ileri geliyormuş. Sen verilen görevi fazlasıyla yerine getirdin) diyerek yirmi yerine kırk altın verir.
"Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır."

-Bakara Suresi-2/257.Ayet
-

Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.

Senin şu sinen Allah’ın özel yeridir.
Gücün yettiği kadar yabancının bu yere girmesine izin verme!


Cüneyd-i Bağdadi
*******

Followers

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

************
blogger counter

View My Stats *************************************

widget
**************

****************************free counters