---}--}@ Arşivime Hoş Geldiniz,Benim Beğendiklerimi Umarım Siz de Beğenirsiniz... Resimler ve Yazılar Forumlardan Alıntıdır..

Duaların Gelsin...



Artık beklemeyeceğim beyaz zarfları.
Güvercinler postacılığı bırakalı çok oldu zaten. Bunu kabullenmek kolay da, ellerinin kalemden ve kağıttan bu kadar uzun süre ayrı kalmasını anlamış değilim. Hayatta paylaşılması gereken çok şeyin olduğundan dem vururken, bu suskunluğun arkasından neyin olduğunu merak ediyorum. ‘Müminler kardeştir.’ denip kardeş ilân edildiğimizden bu yana, çıkmaz sokaklara uğradığında ruhum, her defasında arkamdan büyük bir desteğinin, yani dualarının yetişeceğini bildim. Bundan o kadar emindim ki, benim için ağlayıp dua eden bir kardeşim vardı. Hayır, vefasızlıkla suçlayamam seni, belki de son ana kadar durup beklemeliyim. Hem belki bununla sabrı öğreniyorumdur. Hep bir şeyler öğrendim senden, seninle tanıdım bir çok farklılığı. Şimdi durup geriye şöyle bir baktığımda, beklentilerimi aza indirmem gerektiğini anlıyorum. Ama vazgeçemedim dualarından. Dayanamam mektupsuzluğuna ama, duaların olmadan hiç yapamam.
Artık beklemeyeceğim beyaz zarfları.
Ezan çiçeğini hatırlıyor musun? Hani şu kiremitli bahçede, akşam vakti ezan okunurken sarı sarı açarlardı. Ezandan önce kapalı bir tomurcuktur o, çekingen. Korktuğunu düşünmüşümdür. İnsanın miraca davetini duyunca yaprakları kımıldamaya başlıyor, sonra büyük bir mutlulukla açılıyor ardı ardına. Sahi kulağı nerede bu çiçeğin? Mektubun nerede? O çiçek nasıl ezanı duymadan önce kapalı bir kutuysa, beyaz zarfları göremeyen gözlerim de kapalı kalıyor öylece. Açan her çiçek diğer akşama kadar kuruyup gidiyor, oysa daha açamadan zarfları yıldızlar sönüyor içimde.
Artık beklemeyeceğim beyaz zarfları.
Ben o kabrin arkasındaki perdeden selâmlamak isterken cenneti, özlemler düşüyor payıma. En çok sana yakıştırıyorum firdevsî gömlekleri. Ellerinde beyaz güller var, bana armağan etmek istediğin. Ama mesafeler o kadar acımasız ki. Yüreğine ulaşamıyor ellerim, yetemiyorum bir türlü sana. Sonra fersiz ellerinden düşüyor beyaz gül demeti. Gözyaşların değince güllere, bir gül ağacı oluveriyorlar. Gülüyorsun; gülünce, gözlerinin içi gülüyor. Yaprakların arasından öyle güzel bakıyorsun ki. Elimi uzatıyorum, güllerin dikeni batıyor elime, ürperiyorum. Hâlâ gülümsüyorsun bana. Tutup bir gül veriyorsun beyaz martıya, martı uçamayacak kadar halsiz. Hem çok yakınsın bana, hem uzak. Bütün kuvvetinle fırlatmaya çalışıyorsun beyaz gülleri. Ben tam uzanıp alacakken, dev bir dalga gelip çalıyor onları benden. Büyük gürültüyle uyanıyorum sonra. Yağmur odamın camlarını çılgınca dövüyor. Bu rüyaymış dostum, rüya!
Artık beklemeyeceğim beyaz zarfları.
Bu kentin otogarında seni, kırılma pahasına, çölden gelen yolcu gibi bekledim. Her seferinde serap görmüş gibi koştum, seni taşımayan vasıtalara. Bekledim. Tren istasyonlarında dolan boşalan vagonların arasında kayboldum bir zaman. Tren düdükleriyle uyandım çoğu zaman. Yine bekledim. Sonra mavi denizin ıslak limanlarından süzülüp giden martılar gibi, gemilerden sordum seni. Tekrar bekledim. En son havalanan uçaklara takıldı gözlerim. ‘Bu oydu, çekip gitti işte!’ dediler. Ve anladım artık, beyaz zarfları beklememem gerektiğini.
Dua isteyeceğim senden dost, beyaz zarfların yerine. Bırak dua mırıltıların gelsin…..
iktibas

0 yorum:

*******

Followers

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

************
blogger counter

View My Stats *************************************

widget
**************

****************************free counters