---}--}@ Arşivime Hoş Geldiniz,Benim Beğendiklerimi Umarım Siz de Beğenirsiniz... Resimler ve Yazılar Forumlardan Alıntıdır..
[quote='Bi_iznillah





[/quote]
demiş dost...:(

Varıp yadellere meyil verirsem...
kış ola   bağlana yollarım dostumm...  
diyor Beyaz Lale...

Dost için sırtımı köprü yapmaya hazırım ben. Yeter ki temiz kalpleri taşıyan ayaklar geçsin üstümden.

- Honore De Balzac



Hakka dost olanlarla hemhal olabilmek,her dem dost kalabilmek duasıyla..



Geldin ki ıssızdım ne iyi ettin
şiirim bitmişti
sonradan anladım yalnızmışım hem..
bana biçtiğin anlam
soluksuz bir nefeste öyle bir doz
ah ki..
söylediğin güzel
ama kendinsin o yaşadığın şey..
içindeki bir sesim ben
bağırmak istediğin zoraki bir sessizlik
hangi rengi koysam yakışır ya
denk düşmedi mavi
denk düşer başka bir renk belki..
çok seviyorum
anlam zavallı anlamıyor bunu..
başka şeyler mesela
diyor ki
-beni ayrılığa verme
vermem verir miyim diyorum hiç
ne iyi ettin geldin ki ıssızdım hem..

Emin Akdamar

Ey Dost!


Adın ne olursa olsun insanlar seni nasıl çağırırlarsa


Çağırsınlar..

ve


Ne olursa olsun Sen Benim; Ebubekir'imsin,


O ki sadakat ve Vefanın simgesi


Sadık Dost ve Kardeş demektir!


Ey Ebubekir misali sadık dostum !


Bu yürekte Allah için Sevilmektesin.

Sen benim gönlümde oldukça, Yemen'de de olsan benim yanımdasın...

Eğer Sen benim gönlümde değilsen, yanımda da olsan Yemen'de sayılırsın!

Hz.Mevlana ***





Bir

Bir fincan aşk içmiştik gönül kahvesinde senin ile,


hatırlarmısın??..


O sebeple 40 yıl hatırlardasın şimdi..
*******************
MEKTUP...


Dost dost diye deli derviş gezdiğim,
Bir ağladığım, bir güleyazdığım,
Adını dağa taşa kazıdığım

Benim bir tanem dost, gözümün nuru!
Tutmaz elim, topal ayağım uğru,
Amansız kara bahtımdan ötürü

Kan ter dolandığım yollar gölgesi,
Kara ekmeğimin akça mayası,
Susayınca çağıldak sular sesi,

Ay aydınlığım, gün ışığım, canım,
Bayramım, bolluğum, yemişim, yenim
Göz yaşımı gözden gizli silenim!

Pek garipçe kaldım köyümde ıssız,
Otsuz ocaksız, akılsız, ayvazsız.
İki elin kanda olsa durma tez

Dağ başını duman almadan beri,
Eyüp sabrım, eyi düşlerim yoru,
Yet bu yana! Avareyim, yet, yürü!


AHMET MUHİP DIRANAS






*****************





Derdini dinleyecek bir dosta bir an bile ihtiyacın olursa,

olacaksa eğer...

Yüzünde parıldayan gözyaşlarını silecek, kurutacak birini,

yakınında istiyorsan eğer...

Herkesten sakladığın sırların varsa ve onları paylaşacak birini

istiyorsan eğer...

Sıkıntılarından kurtulmak için bir dost elini, desteğini

arıyorsan eğer...

Zor gününü sana geçirtecek cıvıl cıvıl bir ses istiyorsan eğer...

Sana çok önem veren ve seni çok düşünen

birini istiyorsan eğer...

Umutlarını paylaşan, tasalarını yumuşatmaya çalışan

birini özlüyorsan eğer...

Sana saygı duyan biriyle beraber olup, kendini bulacaksan;

ben, benim diyeceksen eğer...

Ve etrafında olup bitenlerden nasıl etkilendiğini anlayacak

birine ihtiyacın varsa...

Buradayım.

Burada olacağım...inşaAllah....
*****************************************************************




Sevgili Dost!..
Geçen sabah üzüntülü olduğunu söylediler.
Dokunsalar ağlayacakmışsın.
Dokunmamışlar yinede ağlamışsın…
Dostun gözünden akan bir damla yaşın yeryüzündeki
bütün gölleri tuz gölü yaptığını bilmez gibi...

Sevgili Dost!..
Eğer yeryüzündeki bütün elleri bir masanın üzerine koysalar, elini bulabilirdim onların içinden.

A. Ali Ural
**********************************************

Dost; acı söyleyen değildir.Acıyı tatlı söyleyebilendir.

~ Mevlana ~
***************************************

Bizde bu aleme hiç meyil kalmamıştır.
Dostların gelip bizi bulamayınca gönülleri kırık dönmeleri tek üzüntümüzdür.

(Alaeddin Attar)
******************************************************




Gülü vermen için gülü vermem mi gerek
Haydi gülüm gülüver de, gülü vereyim...




- Havace -



İnsanın bu “kaypak” dünyada tutunmasını sağlayan, varlığını anlamlı kılan biraz da dostlarıdır.

Lügatinde  dosta ve dostluğa dair kelimeler bulunmayan bir dil ne kadar soğuk, o  lügatin sahibi topluluk ne kadar bedbaht bir topluluktur. Dostu ve  dostluğu yaratan Allah’a hamdolsun, başta peygamberler olmak üzere cümle  dostlara, Allah dostlarına selam olsun...

Dost kardeşin  kardeşidir, desek yalan söylemeyiz. Yeryüzünde “dost” olarak gördüğümüz  kişiler yerine göre kardeşten daha evlâdır. İnsanın bu “kaypak” dünyada  tutunmasını sağlayan, varlığını anlamlı kılan biraz da dostlarıdır.  Allah cümle insanları iyilerle karşılaştırsın duasında bulunalım ve  diyelim ki; kimle beraber olduğunuz kimliğinize de yansımaktadır. Sizin  kim olduğunuz kimlerle düşüp kalktığınıza, sırrınızı kimlerle  paylaştığınıza bağlıdır. Kimseden dost olmayacağını söylemek ne kadar  abes ise, her önüne gelene dost gözüyle bakmak da o kadar abestir.

Dost  seçilendir, onun için seçkindir; arkadaşlığınız da, yoldaşlığınız da bu  kişilerin “dost” olmasıyla anlam kazanmaktadır. “Önce refik sonra  tarik” hikmetindeki “refik”, dostun ta kendisidir. Dost vardır, çıkılmaz  yokuşları, geçilmez uçurumları size hissettirmeden “yol” yapar. Dost  diye bildiğiniz vardır; düz yolda ayağınızın tökezlemesine yol açmakla  kalmaz, onu da sırtınızda taşımak zorunda kalırsınız. Onun için Doğu’nun  büyük bilgesi Sadi, “Dost, dostuna yolunun üzerindeki dikenleri  gösteren kişidir.” sözünü boşuna söylememiştir.

Dostun sözünün  acılığından şikayet etmeyin, duyduğunuz acı/acılık, dostsuz kaldığınızda  yüz üstü düşeceğiniz hayatın size sunduğu zehir dolu kadehten daha acı  olmayacaktır. Varsın, dost acı söylesin. O acı, yalancı dostun dünyayı  toz pembe gösteren aynasından daha bereketlidir.

Dost “bereket”  demektir. İnsanoğlunun tekamülünde, ruhunda taşıdığı yeteneklerin  inkışafında en büyük tesiri ona dostları yapmıştır. Mevlâna üstadımızın,  bugün dünyayı etrafında pervane kılan bilgeliğinin, derinliğinin  müsebbibi Tebrizli Şems’ten başkası değildir.

Hazreti  Peygamber’in yol arkadaşları, önce akrabalarından ziyade dostlarıdır.  İnsanlığı fıtrat dinine çağıran o Yüce Elçi’nin dostları, o gökte bir  yıldız olan güzel insanlar, dostun dostu için hangi cefaya  katlanabileceğini cümle cihana yaşayarak göstermişlerdir.

Dostun  her şeyi paylaşılanı, yeryüzünde, “halk içinde yüzdeki ben” sayısı kadar  azdır. Ondan dolayıdır ki insan dostlarıyla da hangi kulvarda dostluk  edeceğini iyi bilmelidir. Dosttan dosta fark vardır.

Bundan da  dost olur mu diye kimseyi küçümsemeyelim. Herkesin bilgisine, görgüsüne,  donanımına, meşrebine göre dostları vardır. Sizin dostluğa değer  görmediğiniz birisi başka birinin “has dostu” olabilir. “Nâdânlar eder  sohbet-i nâdânla telezzüz / Divânelerin hemdemi divane gerektir.” diyen  Ziya Paşa, Allah bilir ya, doğru söylemiştir.

“Bir dost bulamadım  gün akşam oldu” diyen Kul Himmet üstadımızın çığlığı, nihayetinde  insanın ezeli yalnızlığına, “elif” oluşuna göndermedir ve insan hayatını  özetlemektedir. Yoksa, bunu diyen şairin de halince hatırınca ve dahi  yeterince dostu olduğundan kimsenin kuşkusu bulunmamalıdır.

Bir  insana “Dostum!” diye hitap etmek, ona kardeş diye seslenmekten daha  sıcaktır. Kardeşlik seçilmeyen bir şeydir, yeryüzünde kimsenin kardeşini  seçme gibi bir tasarrufu söz konusu değildir.
Ne var ki dost seçil
endir, özeldir.MEHMET BERAT IRMAK
(Semerkand Dergisi)






Hakka dost olanlarla hemhal olabilmek duasıyla...
************************************************************************

Sararmış hazanıma usulca süzülüp
Bir kızıl gül gibi sarı yapraklarıma dökülünce sen
Herbir zerrem yitik sevdalar ardında hükümlü acılarla perişanken;Bengisu nedir bilmezdim ben
Bilmezdim böylesi hesapsız kıymet veren
Dostluğunu ömrüme öylece seriverince sen...
Can buldu eskimiş ruhumda yeniden!...


Şafak...





bekliyorum böyle ...
imlası kırık kalbimle ...
__________________






" Hani gitmesen..!!
bekletmesen, diyorum...."


-------------------------------------------------------------------------------------------------------------




Hikmet Dost... Susması tefekkür konuşması hikmet Dost

Haydi, bu gece anlat bana dost her şeyi anlat O'na ulaşanları anlat


İlk insandan başlayalım ey dost!

Cennetin ilk insanı Âdem’i anlat bana

Kabenin mimarı İbrahim'i anlat

Bıçak altına korkusuzca yatan İsmail'i anlat

Balığın karnındaki Yunus'u, Gemisine binen Nuh'u anlat

Musibete sabreden Eyüp’ü anlat

Dünyalar güzeli Yusuf'u anlat

İffetin timsali Meryem'i ve onun temiz oğlu İsa'yı anlat

O'nu Âlemlere rahmet olarak gönderileni Hz Peygamberi anlat bana

O'na eş olmakla şereflenen Hatice'yi anlat

Mağaradaki ikinin ikincisi Ebu Bekir'i anlat

Mağaradaki güvercin ve örümceği anlat

Şecaat timsali Ömer'i, hayâ timsali Osman'ı, ilmin kapısı Ali'yi anlat

Hepsi ayrı birer yıldız sahabeleri anlat bana

Görmeden sevmenin ekolü olan Veysel Karani'yi anlat…

Göç eden Muhaciri ve onları karşılayan Ensarı anlat

Anlat bana ey dost

Sen hiç susmamacasına anlat

Ben hiç konuşmamacasına dinleyeyim

Leyla'dan Mevla'yı bulan Mecnun'u

Mecnun'u Mevla'ya ulaştıran Leyla'yı anlat

Sabretmeyi anlat Şükretmeyi anlat Zikretmeyi anlat

ALLAH için sevmeyi ALLAH için sevilmeyi anlat bana…

Ve ey dost O'(cc)nu anlat bana O'nu anlat

Ey susması tefekkür konuşması hikmet dost

Anlat bana ey dost ANLAT

Sen hiç susmamacasına anlat

Ben hiç konuşmamacasına dinleyeyim


 “Dosta Doğru




İçimde uzayan her yol
Çıkar gider dosta doğru
Nergis, ıtır, menekşe, gül
Kokar gider dosta doğru

Zamanım yoğrulur gamla
Birleşir sabah akşamla
Ilık kanım damla damla
Akar gider dosta doğru

Gel bende gör, sen gel beni
Durduramaz engel beni
Görmediğim bir el beni
Çeker gider dosta doğru

Beynim fırın, bağrım tandır
Yanarım hayli zamandır
Sevgim bir yavru ceylandır
Seker gider dosta doğru

Ne saklarım, ne gizlerim
Yalnızca O'nu özlerim
Tabutta bile gözlerim
Bakar gider dosta doğru.

Abdurrahim Karakoç





Hos geldin ey CAN...!



Aslında hoş geldin demek yanlış olur sana.. çünkü bir kişiye hoş geldin demek için o kişinin benden uzak olması arada sırada gelmesi gerekir..

Sen benden hiç ayrı değilsin ki, sen canımda ki cansın ki.. nasıl hoş geldin diyeyim sana. Sen her dem benimlesin. Çünkü ben her dem her saniye seninleyim, seninle konuşur, seninle susar, seninle güler, seninle ağlarım, seninle uyur, seninle uyanırım.

Peki bu hoş geldin neden.

Bu hoş geldin bana her dem ayrı bir huzur kattığına, her saniye yeni bir güzellik yaşattığına, her dem daha bir RABBİMİ hatırlattığına, her dem daha bir güven vermene, her dem daha bir RABBİME yaklaşmana..

İşte bu yüzden yine ve yeniden ve en güzeliyle ve en huzurlusuyla

Hoş geldin ey cana can olan
Hoş geldin ey öze öz olan
Hoş geldin ey söze söz olan

Hoş geldin yüreğimin olmazsa olmazı
Hoş geldin aklımdan hiç çıkmayan
Hoş geldin dualarımın en güzel amini
Hoş geldin RABBİMİN en güzel nimeti



Hz Yusuf'un yokluğunda gözlerini dünyaya kapatan Yakup gibi, senden uzak kaldığım her demde gözlerim dünyaya körleşecek ve geldiğinde ve varlığında seninle bakacak bu gözler dünyaya...

Mecnun'da Leyla nasıl Mevla ise bende de sen her dem Mevla'yı hatırlatan bir nursun. İsmini her andığımda RABBİMİ anmak huzuru sarıyor içimi...

Mevlana Şemsi bulduğunda bir şeyin farkına varmıştı. Onun farkına vardığı şey onca okuduğunun bilmediklerinin yanında bir hiç olduğuydu. İşte Mevlana Şemsi bulduğunda hakikatı bir kez daha anlamıştı. Ve ben seni bulduğum gün bilmediklerimin daha bir farkına varıp seninle hakikatı arama güzelliğini huzurunu yaşadım.

Bülbülün güle olan özlemi sadece onun maddesine değildi. Bülbül güle her baktığında Gül-ü Muhammediyi görüyordu. Ve O'na olan özlemini gülde vuslata erdiriyordu. Ve ben bugün yine bir bülbül olup seni her andığımda seni her düşündüğümde sende seninle RASULÜ anmanın güzelliğini huzurunu buldum.

Hicret esnasında Peygamberi müşriklerden koruyan güvercin misalisin benim için. Dünyadan kaçıp huzur için sığındığım kendi dünyamın kapısında beni şeytan ve nefisten koruyan bir güvercin oldun.


Seninle her dem nefis ve şeytandan korunmak
Seninle her dem dünyadan usanıp ahireti aramak
Seninle her dem bülbül olup Gül-ü Muhammediyi aramak
Seninle her dem Mecnun olup Mevla'ya ulaşmak
Seninle her dem Mevlana olup hakikatı bulmak
Seninle kul olmak
Seninle ümmet olmak
Seninle kendimi bulmak
Seninle ben, benimle sen olmak
İşte RABBİM için sevmek

İşte RABBİM için candan geçip tek can olmak
İşte RABBİM için benden geçip biz olmak
İşte Mü'min olmak Mü'min olabilmek...Hoşgeldin CaN...Alıntı




Umutların solar kurur da; su bulamazsan,


Beraber sulayalım, gözyaşlarım seninidir.


Yalnızlık hep koynunda, bir türlü atamazsan


Anahtar her zamanki yerde; evim senindir.




Derin Bir düşe düşersen; bir el bulamazsan,


Yanındayım ben! Tut elimi; elim senindir.


Siyah beyaz olurda hayat; renk katamazsan,


Gök kuşağın olurum. Tüm Renklerim senindir.



Aylar hep Eylül olur; nisanı bulamazsan,




Tarlam dolu dolu! Kır çiçeklerim senindir.


Rahatlamak isteyip kimseye kızamazsan,


Kopar yırt! sararmış şiir notlarım senindir.


Fırtınaya tutulur; bir liman bulamazsan,


Demir at sineme dostum! koylarım senindir.


Kanadın kırılırda; maviye uçamazsan,

Ne güne duruyor al! kanatlarım senindir.

Çaresiz çilelere; bir umut bulamazsan,

Kendime etmediğim; dualarım senindir.


Ey dost,

Yanım senindir

Yarım senindir,

Canım senindir,




****************************





************Eğer bir ruh beraberliğiyse dostluk, iki ruhu bir kılan nedir? Nedir bileşik kaplarda ki su seviyesinin sırrı? Demek,dost insanın ikinci kendisidir. Demek sevgi hiç ayırt etmez, sevenle sevilen aynı şeydir

Sevginin sözden fiile geçmesi midir yoksa dostluk? Gerçek sevgi bir insanınben sınırlarını aşıp,bir başka insanın h...ayatından da sorumlu olduğunu düşünmesi midir? Birbirlerini sevenler,birbirlerine duydukları sevgi nisbetinde diğerinin iyiliğini isterler diyen Aristo'dan, sevmek sevilen kişinin en iyi taraflarını desteklemek, keşfetmek ve teşvik etmek demektir' diyen Alain'e kadar birçok filozofun sevgiyi,sevilenin gelişiminden duyulan haz olarak algılanması bize yardımcı olabilir mi? Bu gelişimin faydacılıktan çok feragatle mümkün olacağını düşünmek bir anahtar verebilir mi elimize? Anahtar varsa,kapının arkasında yada önünde olmanın ne önemi var ?
Bizim peygamber'i ısırmasın diye ayağını yılan deliğinin üstüne kapatan Ebu Bekir'imiz,suikasti haber alınca peygamberin yatağına yatan Ali miz var.Son yudum suyu birbileri gönderip susuz şehit olan sahabilerimiz var. Bizim iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız , Sizden biriniz kendisi içim sevdiğini,müslüman kardeşi için sevmedikçe (istemedikçe) gerçek mümin olamaz , Ssize aranızda sevgiyi artıracak bir şey söyleyeyim mi, 'selamlaşınız' 'hediyeleşiniz' ki aranızda ki sevgi artsın diyen Peygamberimiz var! Sevelim,sevilelim,dünya kimseye kalmaz diyen Yunus Emre miz,düşmanın attığı taştan değil,dostun attığı gülden incinen Hallacı Mansur'umuz var.

A.Ali Ural
 
**********



Yürekdir konuşan her zaman, dilin söylediğine bakmayın,
Sevgidir her zaman ayakta tutan,ayaklarınıza bakmayın,
Ruhunuzdur işiten güzel sözleri, kulaktır sanmayın,
Özlemdir taşıyan sizi, araçtır sanmayın,
Aşktır sizi hayata baglayan, para pulda aramayın.
DOST'dur sizi bittiğiniz anda sarıp sarmalayan, SEVGİLİ sanmayın

*****************************************


Dost, zor kazanılan ama kolay kaybedilebilen bir değerdir. Vefasızlığı, hele ihaneti asla kabul etmez. Dostluk, yaşanan bir sürecin sonunda kemale erer. Yani test edilmeye muhtaçtır. Dostu tanımak için; sevinçli ve üzüntülü, zengin ve yoksul, muktedir ve mustaz af hallerdeki tavır ve davranışını görmek gerek.

En büyük dost, yaradan Allah tır. O, insanı en güzel şekilde yarattı. Ona akıl verdi. İnsan bir fıtrat üzere yaratılmıştır. Fıtrata uygun bir inanç ve bu inancın gereği bir hayat sürdükçe Allah ın dostluğunu kazanacaktır. Allah ın dostluğu, başka dostluklara benzemez. O dost olunca; bir yardımcı, bir koruyucu, bir şefaatçidir de. Onun dostluğunu kaybedenin hiçbir koruyucusu, yardımcısı şefaatçisi olamaz.

Yaradana dostluk, mü minleri dost edinmeyi gerektirir. Rahmanı seven, O nu sevenleri sever. O nun yolunu yol edinenlere güvenir. Onlarla yakınlaşır, bütünleşir. Onları sahiplenmenin gereğine inanır. Mazlumların, kimsesizlerin sahibi olur. "Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, katından bize bir sahip çıkan gönder katından bize bir yardımcı lütfet" diyen zavallı çocuklar, erkekler ve kadınların çığlıklarını yüreğinde hisseder. Onların sahibi oluverir. Bilir ki, bu çığlığı duymazlıktan gelmek zalimleri azdırır. Zulmün egemen olduğu bir dünyada yaşanılmaz. Malı ile, canı ile, yüreği ile, tavrı ile sahiplik sorumluğunu ifa eder.

Dost, sert kasırgalar karşısında bir limandır. Umutların tükendiği yerde, fedakarca ortaya çıkan kurtarıcı eldir.
Dost; hicret yurdunda barındırır. Sıcak yüreği ve paylaşımı ile özlem, yalnızlık ve hasreti giderir.
Dost; yanında iken dostluğun kıymetini bilir. Gidenin geri gelmeyeceği bilinci ile dostluğun nimetlerinden yararlanır.

Dostluk; yükü birlikte omuzlamaktır, sevmektir, saymaktır, korumaktır, değer vermektir. Özlemektir, aramaktır, sahiplenmektir.
Bir mimar hassasiyeti ile inşa ettiğimiz dostlukları daim kılalım.
Geç kalmadan gerçek Dost a dost olalım. Hem de İbrahim gibi Halilullah olmayı şiar edinerek. O nun dostlarını dost edinelim.

Dost yüreği cam gibi hassastır. Kırmaya gelmez!

*********************************************************
Rivayet edildi i üzere birgün Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- hastalanmıştı. Bunu duyan peygamber âşı ı Ebû Bekir -radıyallâhü anh-, derhâl mübârek hâl ve hatırlarını sormak için Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in ziyâretine koştu. Ancak o Âlemler Efendisi'ni rahatsız bir hâlde görünce dayanamadı ve eve döndü ünde teessüründen yata a düştü.

Birkaç gün sonra sıhhate kavuşan Efendimiz -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, Ebû Bekir -radıyallâhü anh-'ın da hastalandı ını işitti ve ziyâretine gitti. Hazret-i Ebû Bekir'e:

"-Rasûlullâh seni ziyârete geliyor!" dediler.

O peygamber âşı ı hemen yata ından fırladı; büyük bir canlılık ve tarifsiz bir sürûr içinde kapıya koştu. Hastalı ından kurtulmuştu. Âlemlerin Efendisi'ni kapıda karşıladı ve içeriye buyur etti. Onu böylesine sıhhat ve âfiyet içerisinde mesrûr olarak gören Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem- hayretle:

"-Yâ Ebâ Bekr! Senin hasta oldu unu söylemişlerdi." dedi.

Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'e aşk ve muhabbette herkesten daha ziyâde nasibdâr olan Ebû Bekir -radıyallâhü anh-, Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in ziyâretinden mest bir hâlde şu mukâbelede bulundu:

"-Yâ Rasûlallâh! Dostum hasta oldu; ona teessürümden ben de hasta oldum! O âfiyet buldu, ben de âfiyet buldum!.." 

*********************




****************************
Bir hayır duadan, bin hoşnut gönül, Bir razı olandan, bin razı gönül...
***************************************************
Dost dedigin cay gibi olmalı,icine birtat bırakmalı...



BILEN KISIYLE DOST OL...CUNKI SENI AYDINLATIR...
BILGISIZ KISIYLE DOST OL CUNKI SEN ONU AYDINLATIRSIN...
BILMEDIGINI BILMEYEN KISIDEN UZAK DUR CUNKI ONLAR APTALDIR SENIDE APTALLASTIRIR...





Suları ıslatamadım.


Ne payem oldu, ne sayem
En doğruya varmak gayem
Düşüncemdir tek sermayem
Alan yoktur satamadım


Suları ıslatamadım.


Yolum yokuş, izim ayrı
Dilim yağsız, sözüm ayrı
Bedenimden özüm ayrı
Biri bire katamadım


Suları ıslatamadım.


Talipli yoktur sevgiye
Anlamadım, neden? Niye?
Canlar gücenmesin diye
Can attım, gül atamadım


Suları ıslatamadım.


Suları Islatamadım(sh.28)
Abdurrahim Karakoç
*********************


İç'ten bir mutluluk zorluyor nefesimi..

Zonkluyor mazi, şakaklarımda...


Hicran süzülüyor gözlerden,


Veriyor kendini vuslat'a...


Yürek haykırıyor, söylemek isteyip de söyleyemediklerini...


*

*

*

*

Duymuyor musun, ey adı "can" olan?!










Bir kuyudan su çeker gibiydi susuşun!


Hangi ağızdan hangi ayetlerle döküldüm
ki
.
.
bekleyişlerimin en uzak yerine kamp kurarken
ölümün ve kaçışlarımın dibinde
hep inanarak doğruladım kendimi
.
.
çünkü sen bilmiyordun
o en yorgun anında günün
tutkuyla içilen bir bardak su
gibiydi sana rastlayışım…
Elhamdülillah!



Murat Çelik/ Gülziya



~ ~ ~

Onunla dostluğumuzu soranlara şöyle diyorum:

Biz birbirimize hapşırmadan "çok yaşa !" diyoruz...

~ ~ ~

{ Sunay Akın }

**********************************ey dost,hastaLıkLar bedenin zekatı imiş,
sevgimin zekâtı da sen den ayrı oLmak mı ?
*********************
**Sana yüklediğim mânâları sakın ola senmişsin gibi düşünme; inan ki aldanırsın.
Sen o anlamlarla sadece zâhirde varsın. Sen gönül dünyama yansıyandan ayrısın. Ben seviyorsam sen bahanesin, asıl sevdiğim Hakk'tır unutmayasın..**Benim hayatımın gecesinde şu güneş gibi yirmi tane güneş doğsa da, karanlık gecemi aydınlatmaya çalışsa, sen gelmedikçe seher olmaz sevgili...Hz.Mevlana.********Hangi karanlıklar son bulmadı? Hangi gidişlerin dönüşü olmadı? Sen umutla bekle...Bekleyişin ümit bulacak..Sanma kaldın karanlıkta..Görünüyor bir ışık ufukta.. Sabret az daha..Zayi olmaz beklediğin yerde ettiğin dua... Hz.Mevlana********

Sensizliğime senden başka bir care bulsamda,

Sen yokken seni yaşayabilsem kana kana...

Olmamana kansam,sevmemene kansam,sana kansam,

Sensizliğime senden başka bir çare bulsam...
***********************
Ey şaşırmış gönül! Dosta, candan giden bir yol vardır. Ey yolunu kaybetmiş kişi! Dosta apaçık da, gizli de bir yol vardır. Eğer altı yönden de, senin yolunu keserler, kapatırlarsa korkma, çünkü senin gönlünün derinliklerinden sevgiliye giden gizli bir yol vardır...Hz.Mevlana

.***********************************************
Dostlar birbirini yıkayan iki el gibidir(Hadisi şerif); arındırırlar birbirlerini, nezih kılarlar,
En Temiz’in huzuruna varmazdan evvel..
Dostların birbirine niyazı, onları aklandırır.
Alınları ak olarak çıksınlar, güzel’e nazar kılarken başları utançlarından eğilmesin diye..
Dostlar (c.c.) katında nazı geçen kul olmaları için niyaz ederler birbirlerine, birbirlerini yüceltmek dilerler.

Hayatlarını duâyla imar edebilmek için birbirlerinin duâcısı olurlar.
Dostlar birbirlerinin irfan yoludur; arif olma yolunda birbirlerinin
adımlarına kuvvet olurlar.
Namaz ve sabırla Yâr’in huzuruna vardıkları vakit huzura ersinler diye duâ ederler birbirlerine.
Dostlar namazı dost bilsin diye duâ ederler birbirlerine…
Dostlar birbirinin diriliğine duâcıdır, hayatta hây kalmak adına…
Dostlar birbirinin haya/tıdır;

beyazı dostluklarının rengi bilip adımlarlar hayatı..
Ve.. adımları kıymetli kılar yüreklerini,
adları murtaza kullar arasına yazılır levh-i mahfuz’da..





************Eğer bir ruh beraberliğiyse dostluk, iki ruhu bir kılan nedir? Nedir bileşik kaplarda ki su seviyesinin sırrı? Demek,dost insanın ikinci kendisidir. Demek sevgi hiç ayırt etmez, sevenle sevilen aynı şeydir

Sevginin sözden fiile geçmesi midir yoksa dostluk? Gerçek sevgi bir insanınben sınırlarını aşıp,bir başka insanın h...ayatından da sorumlu olduğunu düşünmesi midir? Birbirlerini sevenler,birbirlerine duydukları sevgi nisbetinde diğerinin iyiliğini isterler diyen Aristo'dan, sevmek sevilen kişinin en iyi taraflarını desteklemek, keşfetmek ve teşvik etmek demektir' diyen Alain'e kadar birçok filozofun sevgiyi,sevilenin gelişiminden duyulan haz olarak algılanması bize yardımcı olabilir mi? Bu gelişimin faydacılıktan çok feragatle mümkün olacağını düşünmek bir anahtar verebilir mi elimize? Anahtar varsa,kapının arkasında yada önünde olmanın ne önemi var ?
Bizim peygamber'i ısırmasın diye ayağını yılan deliğinin üstüne kapatan Ebu Bekir'imiz,suikasti haber alınca peygamberin yatağına yatan Ali miz var.Son yudum suyu birbileri gönderip susuz şehit olan sahabilerimiz var. Bizim iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız , Sizden biriniz kendisi içim sevdiğini,müslüman kardeşi için sevmedikçe (istemedikçe) gerçek mümin olamaz , Ssize aranızda sevgiyi artıracak bir şey söyleyeyim mi, 'selamlaşınız' 'hediyeleşiniz' ki aranızda ki sevgi artsın diyen Peygamberimiz var! Sevelim,sevilelim,dünya kimseye kalmaz diyen Yunus Emre miz,düşmanın attığı taştan değil,dostun attığı gülden incinen Hallacı Mansur'umuz var.

A.Ali Ural

**********




Yürekdir konuşan her zaman, dilin söylediğine bakmayın,
Sevgidir her zaman ayakta tutan,ayaklarınıza bakmayın,
Ruhunuzdur işiten güzel sözleri, kulaktır sanmayın,
Özlemdir taşıyan sizi, araçtır sanmayın,
Aşktır sizi hayata baglayan, para pulda aramayın.
DOST'dur sizi bittiğiniz anda sarıp sarmalayan, SEVGİLİ sanmayın

*****************************************


Dost, zor kazanılan ama kolay kaybedilebilen bir değerdir. Vefasızlığı, hele ihaneti asla kabul etmez. Dostluk, yaşanan bir sürecin sonunda kemale erer. Yani test edilmeye muhtaçtır. Dostu tanımak için; sevinçli ve üzüntülü, zengin ve yoksul, muktedir ve mustaz af hallerdeki tavır ve davranışını görmek gerek.

En büyük dost, yaradan Allah tır. O, insanı en güzel şekilde yarattı. Ona akıl verdi. İnsan bir fıtrat üzere yaratılmıştır. Fıtrata uygun bir inanç ve bu inancın gereği bir hayat sürdükçe Allah ın dostluğunu kazanacaktır. Allah ın dostluğu, başka dostluklara benzemez. O dost olunca; bir yardımcı, bir koruyucu, bir şefaatçidir de. Onun dostluğunu kaybedenin hiçbir koruyucusu, yardımcısı şefaatçisi olamaz.

Yaradana dostluk, mü minleri dost edinmeyi gerektirir. Rahmanı seven, O nu sevenleri sever. O nun yolunu yol edinenlere güvenir. Onlarla yakınlaşır, bütünleşir. Onları sahiplenmenin gereğine inanır. Mazlumların, kimsesizlerin sahibi olur. "Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, katından bize bir sahip çıkan gönder katından bize bir yardımcı lütfet" diyen zavallı çocuklar, erkekler ve kadınların çığlıklarını yüreğinde hisseder. Onların sahibi oluverir. Bilir ki, bu çığlığı duymazlıktan gelmek zalimleri azdırır. Zulmün egemen olduğu bir dünyada yaşanılmaz. Malı ile, canı ile, yüreği ile, tavrı ile sahiplik sorumluğunu ifa eder.

Dost, sert kasırgalar karşısında bir limandır. Umutların tükendiği yerde, fedakarca ortaya çıkan kurtarıcı eldir.
Dost; hicret yurdunda barındırır. Sıcak yüreği ve paylaşımı ile özlem, yalnızlık ve hasreti giderir.
Dost; yanında iken dostluğun kıymetini bilir. Gidenin geri gelmeyeceği bilinci ile dostluğun nimetlerinden yararlanır.

Dostluk; yükü birlikte omuzlamaktır, sevmektir, saymaktır, korumaktır, değer vermektir. Özlemektir, aramaktır, sahiplenmektir.
Bir mimar hassasiyeti ile inşa ettiğimiz dostlukları daim kılalım.
Geç kalmadan gerçek Dost a dost olalım. Hem de İbrahim gibi Halilullah olmayı şiar edinerek. O nun dostlarını dost edinelim.

Dost yüreği cam gibi hassastır. Kırmaya gelmez!

*********************************************************

Rivayet edildi i üzere birgün Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- hastalanmıştı. Bunu duyan peygamber âşı ı Ebû Bekir -radıyallâhü anh-, derhâl mübârek hâl ve hatırlarını sormak için Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in ziyâretine koştu. Ancak o Âlemler Efendisi'ni rahatsız bir hâlde görünce dayanamadı ve eve döndü ünde teessüründen yata a düştü.

Birkaç gün sonra sıhhate kavuşan Efendimiz -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, Ebû Bekir -radıyallâhü anh-'ın da hastalandı ını işitti ve ziyâretine gitti. Hazret-i Ebû Bekir'e:

"-Rasûlullâh seni ziyârete geliyor!" dediler.

O peygamber âşı ı hemen yata ından fırladı; büyük bir canlılık ve tarifsiz bir sürûr içinde kapıya koştu. Hastalı ından kurtulmuştu. Âlemlerin Efendisi'ni kapıda karşıladı ve içeriye buyur etti. Onu böylesine sıhhat ve âfiyet içerisinde mesrûr olarak gören Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem- hayretle:

"-Yâ Ebâ Bekr! Senin hasta oldu unu söylemişlerdi." dedi.

Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'e aşk ve muhabbette herkesten daha ziyâde nasibdâr olan Ebû Bekir -radıyallâhü anh-, Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in ziyâretinden mest bir hâlde şu mukâbelede bulundu:

"-Yâ Rasûlallâh! Dostum hasta oldu; ona teessürümden ben de hasta oldum! O âfiyet buldu, ben de âfiyet buldum!.."
*******

Followers

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

************
blogger counter

View My Stats *************************************

widget
**************

****************************free counters