---}--}@ Arşivime Hoş Geldiniz,Benim Beğendiklerimi Umarım Siz de Beğenirsiniz... Resimler ve Yazılar Forumlardan Alıntıdır..







Boynun büküldüğünde , canın sıkıldığında ,
yıkıldığında ,ayağa kalktığında , yatarken , evde ,
işte , arabada , yedi gün , yirmi dört saat …

“Sâd. DÜŞÜN öğüt ve uyarılarla dolu olan bu Kur’an`ı”


Pencerenden gökdelenleri seyre daldığında , sıcaktan eriyen asfatları geçerken ,
tozlu dağ yollarını adımlarken ,yağmurlar saçlarını ıslatıp iliğine işlerken ,
hava açtığında , şimşekler gibi çaktığında hakikat aklında …

“Hâ-Mîm.
[BU VAHYİN] indirilişi, Rahmân ve Rahîm`dendir:


bir ilahî kelâm ki, (taşıdığı) mesajlar, anlama ve kavrama
yeteneğine sahip insanlar için Arapça bir hitabe olarak apaçık beyan edilmiştir;

güzel haberleri müjdeleyici ve uyarıcı olarak.
Fakat [bu ilahî kelâm insanlara ne zaman tebliğ edilse]
çoğu yüz çevirir ki [mesajını] duymasınlar”

Dünyanın tüm sesleri bir uğultu gibi geride kaldığında ,
balığın karnındaki Yunus gibi sıkıştığında dünyada ,
kapılar yüzüne kapandığında, yüzün güldüğünde ,
rengin solduğunda , nefesin kesildiğinde….


“Hâ-Mîm.
BU İLAHÎ kelâmın indirilişi, her şeyi bilen, Kudret Sahibi Allah`tandır”


Oyuna daldığında , derin bir uykudan uyanır gibi gözünü açtığında ,
yıldıza , aya,güneşe İbrahim gibi hayretle baktığında…

“Hâ-Mîm.
DÜŞÜN özünde açık olan ve hakikati bütün açıklığıyla ortaya seren bu ilahî kelâmı!”


Unuttuğunda ,unutturulduğunda ,dostlarından ayrıldığında ,
Musa’nın Hızır’ı anlayamadığı gibi olayların hakikatine yabancı kaldığında ,
her şey anlamını yitirdiğinde ...


“Hâ-Mîm.
BU İLAHÎ kelâm, Kudret ve Hikmet Sahibi olan Allah`tan gelmektedir.”


Kalbin ağrıdığında ,gözün karardığında , öfken taştığında ,
dilin sustuğunda , hasretten damarların çatladığında …

“Allah’ın ve haktan inenin uyarıları için iman edenlerin
kalblerinin titreme (zamanı) gelmedi mi?
Kendilerinden önce kitap verilenler gibi olmasınlar.
Uzun süre geçince kalpleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmışlardı.”




Fatma Ünal

alıntı

Neye Razıysan Orada Kalırsın!



Görünenin ötesini ziyaret etmek istedim bir gün, iç içe kapıları vardı. Hangisinden girsem bilemedim. Girsem dediysem, sanki hangisini açmaya niyetlensem açılır zannetmemdendir. Oysa denediklerimden sonra anladım ki, her birinin açılması için bir basamak gerekiyormuş. Aynı zeminde durupta yukarılara tırmanacağını sanmak yanılgımla tanıştım. Yeni bir soru kapımı çaldı, peki şimdi, şimdi ne yapacağım? Yok mu bu basamakaların ne olduğunu ve nasıl adım atılacağını öğretecek rehber ve yol gösterecek kılavuz? Derinliği olmayan sularda kulaç atmaya çalışanlar gibi hissettim kendimi.
Yüzeysel yaşamak, günü birlik ve günü kurtaracak işleyişle yuvarlanıp giderken üstelik iyi bir gidiş içinde olduğum zannı içinde olmak, galiba ilk basamak olmalı. Bunun için mi varım ben? Bu kadarcık mı bendeki hikmetin görüntüsü. Olamaz ve olmamalıydı. Amacını bilmeden yürüyenin, nereye gittiğini bilmeden adım atıp duranın, güzel ve ulvî bir yerlere rastlaması ne kadar mümkünse, işte bu gidişle iyi bir seviye yakalama ihtimali de o denli zayıf bence. Zamanın kimsenin hatırını saymadan alıp başını gitmesi, bir saniyenin bile sizin ricanızla hatta yalvarmanızla yanınızda fazladan kalması mümkün görünmüyorsa, ve benim "hoşça kalın" deme zamanım ne zaman bunu bilmiyorsam, acele etmenin hatta hızlıca acele etmenin vakti geçiyor bile.


En yukarılara çıkmak mümkünken, en diplerde kuytu bir nefeslik hayatmiş gibi dehlizde yaşamak, ALLAH'ımızın "Sana verdiğim fırsatları niçin görüpte yakalamadın, ben seni en iyi olabilecek bir kapasitede yaratmıştım, sen en düşüğünü seçtin" demesi o zamanki pişmanlığımın anlamsızlığına tanık olacak. O gün gelmeden; fakir sofralarında iftar ederek, ekmeğimizi aşımızı dökmeyecek şekilde ayarlayarak, konuşabileceğimiz halde susup gönül kırmadan günü kurtarabilerek, gece gündüz duyarak düşünerek ibadet ederek, samimiyetle af dileyip, af edeceğine gönülden inanarak ve yarattıklarına saygı duyarak bu hayatı yaşamanın, basamaklar anlamına geldiğini bilenler biliyormuş. İnsanı merkeze alarak, onu koruyarak, onun iyiliği için çalışıp hayrına sevinerek mesafeler katediliyormuş. Yürek olmadan sadece beyin taşımak insan olmaya yetmiyormuş.
Ağlamayı unutmadan ve acıya duyarlı, doğru yaşamanın kılı kırk yaran hassasiyeti ile, utanmayı ve edebi daima gözümüzün önünden ayırmamak gerekiyormuş. Acı söz taşları ile, karşımızdakinin kafasını gözünü yarıp ta "ben halâ duyarlıyım, Peygamberimi çok çok seviyorum, ibadetlerimi hamdolsun yapıyorum, tabiidir ki ALLAH'ımdan korkuyorum" deyip çok sevdiğimizi söylediklerimizin yapma dediklerine kulak tıkayarak sevgi olmayacağını bilmek gerekiyormuş. Bedel ödemeden, hakkını vermeden, onun istediği gibi olmadan sevgi olmuyormuş. Sevgimiz adına sıkıntı çekmeyi, yokluğa mahrumiyete katlanmayı bilmek ve bunu hayata yaymak gerekiyormuş.
Dilimizin kötü sözlerini ayıklayacak bir zihin filtresi takmamız gerekiyormuş, kırmamaya çalışmak ve doğrulukta ve adalette kararlı olmak için dua ve kesintisiz gayret gerekiyormuş, yukarılara tırmanabilmek için.Velhasıl, diğer gerekenlerin yanında, insan olmaya ve kalmaya çalışmak ve böyleleri ile birlikte olmak ve vijdanımızın pasını silip sesini açacak ayet desteğimizin ve resul örneğimizin her daim yanımızda ve gönlümüzde olması gerekiyormuş. Dualarımın ayyuka çıkması ve doğruluk özleminin yüreğimi kavurması gerekiyormuş.Yürek dolusu yaşamalıymışım. Ancak böyle tırmanılırmış basamaklar.
Ya Rab'bim, niyetimi halis, dularımı makbul, dileğimi hayırlı ve rızana gidecek yolları sevimli ve kolay kıl. Senin şanına uygun yaşamamı sağlayacak şeyleri nasip et ve benim bunu kesintisiz talep etmemi ihtiyacım eyle, cümle ile birlikte. Rab'bim, rızanı sevdamız eyle ne olur,
rızanı sevdamız eyle...

s.
ERDİM




"Sevgili,o gariplik yurdunda neden bunca zamandır eğleşip kaldın, Bu gurbetten dön,gel gene, niceye dek bu pişmanlık? yüzlerce mektup, Yüzlerce yol gösterdim. ya yolu bilmiyorsun, ya mektubu okumuyorsun..."

*************************************************



“Bazı insanlar kendilerini okur sayar. Sonra da, ben bir doktorum, ..derler, okumaya hiç vaktim yok. Şimdiye kadar herhangi bir tiryakinin, aslında içerim ama şu sırada hiç vaktim yok dediğine de şahit olmadım. Okumak, harfleri yan yana dizmek ve bu harflerin bir hayat yaratması, bunların sadece harflerden oluşabilmesi gibi bir mucize, bu coşku, insanı müptela yapar ya da yapmaz. Ve bir müptela, ihtiyacı her neyse, ona ulaşmanın yolunu her vakit bulur."

Peter Bischel
*******

Followers

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

************
blogger counter

View My Stats *************************************

widget
**************

****************************free counters