---}--}@ Arşivime Hoş Geldiniz,Benim Beğendiklerimi Umarım Siz de Beğenirsiniz... Resimler ve Yazılar Forumlardan Alıntıdır..



Click the image to open in full size.
Genç veli ölüm döşeğinde,ömrünün son dakikalarınıyaşamaktadır.Hayatını hep ahirete göre yaşayan bir ailenin ferdi olduğu için ölüm korkusuna dayanıklıdır?Ve babası da öyle bir evlada hakkıyla baba olmuş,bir başka Hak dostudur.

Baba oğula sorar:
- "Evladım! Ahirette ne ile karşılaşmayı bekliyorsun?"

Sorudaki ima genç veliye tebessüm ettirir. Yani baba sormaktadır,??Acaba bahtına ne çıkacak? Rahmet mi,azap mı???

Ölüm yolcusu son nefeslerinden birini daha aldıktan sonra cevap verir:

- "Babacığım,eğer öteki taraftaki durumuma annem karar verseydi acaba ne yapardı?"

Baba hiç duraksamadan;

- "Evladım,annedir o, şefkatlidir. Günahına ,sevabına bakmadan seni Cennet?in Firdevs?ine indirirdi."

Ve bu cevap genç velinin dünya yaşamındaki son tebessümüne neden olur.Gözleri önce yaşarır,sonra ümitle,güvenle parlar,babasına döner:

- Ey babam! Benim Rabbim ,bana annemden daha şefkatlidir."

Baş sağa düşer,dudaklar kapanır.Dünya bir atlama tahtası olur Firdevs'e doğru?

inşallahu rahman...



Beynimde fırtına, bir ıslık…
Islak dalların çaldığı
Ne mâi ve yeşil mayıslar,
Ne haziranlara hazırlık;
Fahrettin Paşa’sı ümitlerimin,
Müessir bir hitâbeyi takiben
Çekiliyor yürek Medine’sinden;
Onun vedalaştığı türbe, fakat
Kalbimde ebediyen kalacak.
Kâinat bilgisayarını İsrâfil
Sûrunun uzaktan etkisiyle
En başa aldığında bile,
Sevgimde değişme olmayacak.


*Notlar / Açıklamalar:
Medine’ye Selâm Beynimde bir ümitsizlik fırtınası esiyor. Haziran ve mayıs aylarının duyguları, yerini bir karayele bıraktı. Birinci Dünya Savaşı bitince Medine’deki Osmanlı kuvvetlerinin komutanı Fahrettin Paşa’ya, Medine’yi, yani Peygamberin şehrini bırakmak çok zor gelmişti. Ayrılırken, Peygamberin türbesine karşı, çok etkileyici bir ayrılış hitâbesi okumuştu.
Beynimdeki ümitsizlik fırtınasının etkisi ile duygularımın Fahrettin Paşa’sına, yürek Medine’sini terk etme emri verildi. Fakat kalbimin Medine şehrinde, Allah Elçisine bağlılık ifâde eden o türbe dâima kalacak. Kıyâmet günü gelince İsrâfil adlı melek “sûr” adlı boruyu öttürünce, bu borunun uzaktan kumanda etkisiyle, kâinatın CD player’ı, DVD player’ı geri alınacak. İnsanlar dirilecek, olaylar hızlı bir şekilde yeniden gösterilecek. Benim yeniden dirilen yüreğimde, Allah Elçisine olan sevgimde hiçbir değişme olmadığı da ortaya çıkacak.

Hüsrev HÂTEMİ





Bazılarımıza göre, hayat karanlık bir kuyu!..

Son derece ağır bir yük!..
Her gün, her şey biraz daha kötüleşiyor!..
Nokta kadar bir umut ışığı bile yok!..
Böyle düşünüyorsanız bilin ki bu "Müslümanca" bir bakış açısı değil...

Hz. Âdem böyle düşünseydi
Havva'sına, daha sonra da Cennet'ine kavuşamazdı...
Hz. Yusuf böyle düşünseydi, kardeşleri tarafından itildiği karanlık kuyudan dışarı çıkamazdı...
Hz. Yunus böyle düşünseydi, balığın karnında kalırdı...
Hz. İbrahim Nemrud'un ateşinde yanardı...
Peygamberlerimiz en zor anlara bile teslim olmadılar; içlerindeki imana ve iman kaynaklı umuda tutunup, kurtuldular.
Böylece her şart altında umut ışıklarının varlığını ispatladılar.
Bilin ki, umut ışıkları hiçbir zaman tümüyle sönmez:
Çünkü her halimizi gören ve bilen BİRİ var...

Öyleyse umutlanalım:
Hz. Yusuf'u karanlık kuyuda bulup kurtaran,
bizi de güçlüklerden kurtarabilir...
Hz. Yunus'u balığın karnından kurtaran,
bizi de iç karanlığımızdan kurtarabilir...
Hz. İbrahim'i Nemrut ateşinden kurtaran,
bizi de şeytan ateşinden kurtarabilir...
Şu halde "çaresizlik" yoktur... Sadece kendini öyle hissetmek vardır!

Hayat dikkat ister!..
Çünkü bir kere yaşanır.
"Deneme-yanılma" metodu uygulama şansımız yoktur.
Iskaladığınız anları geriye dönüp yeniden yaşayamazsınız.
Tekrar tekrar başlayamazsınız.
Bu bakımdan her an, son an kadar değerlidir.

Yavuz Bahadıroğlu



Bismillahirrahmanirrahim...

Allahu Teala Hazretlerine binlerce hamd Ve Resulu Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesselleme salatu selamlar olsun...
Zilhicce ayı,Umumi afv ayıdır..
Zilhicce ayı,bir babanın evladı ile tabi tutulduğu imtihanı kazanmasının seneyi devriyesidir..
Zilhicce ayı,mekke’ye giden hacıların,üzerlerine farz olan , çok büyük sabır gerektiren meşakkatli hac ibadetin bitmesi demek..

Bu ay o kadar faziletli bir aydır ki;

Peygamberimiz Sallallahu aleyhi vessellem bu ay hakkında şöyle buyurmuştur;

"Allah indinde Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur..
Bu günlerde tesbihi (subhanallah), tahmidi (elhamdülillah), tehlili (la ilahe illallah) ve tekbiri( Allahu ekber) çok söyleyin"

Bir başka hadislerinde peygamberimiz Sallallahu aleyhi vessellem buyuruyor ki;

"Allahu Teala ,ibadetler içinde zilhiccenin ilk on gününde yapılanları daha çok sever..
Bu günlerde tutulan bir gün oruca,bir senelik oruç (nafile oruç) sevabı verilir...
Gecelerinde kılınan namaz, Kadir gecesinde kılınan namaz gibidir...
Bu günlerde çok tesbih ,tehlil ve tekbir ediniz"

İnşaAllah bu zilhicce ayında bu faziletli amelleri yapmak hepimize (ümmeti muhammede) nasip olsun...

Başka bir hadislerinde efendiler efendisi buyuruyor ki Sallallahu aleyhi vessellem

"Zilhiccenin ilk on gecesi içinde yapılan her amele,yedi yüz misli sevap verilir"

Başka bir hadiste de:

"Bu günlerin her biri bin güne ,Arefe ise on bin güne (faziletle) eşittir”

Tabi ki ,iş sadece oruç tutmak ve gecelerinde nafile ibadetler yapmakla bitmiyor..
Kötü huylardan arınmaya çalışmak,güzel ahlaklı olmaya çalışmak,topluma yararlı ve etrafına zararsız insan olmaya çalışmak gerekir..
Aksi taktirde bir taraftan ibadetler yapıp sevapları toplarsın torbana,öbür taraftan falancayı gıybet edersin,torbayı deldirirsin ,topladığın sevapları saçarsın yola...
Yarın mahşer meydanında defterin eline verildiğinde bakarsın ki; yaptıkların yok...
Gıybet ettiğin adamda bakar ki defterine, yapmadığı halde sevaplar yazılmış...
Allah muhafaza Etsin bu duruma düşmekten...

Peygamberimiz Sallallahu aleyhi vessellem uyarı niteliğinde olan şu hadisiyle de bizlere buyuruyor ki
“Bu on günün hayır ve bereketinden mahrum kalana yazıklar olsun”

İnşaAllah mahrum kalmayız...


Zilhiccenin biri ile onuna kadar "Leyali-i aşere" yani on mübarek gece ismi verilmiştirHacca gidemeyen müminlerin bu günlerde oruç tutmaları çok büyük fazilettir...

Zilhicce ayının birinden onuna kadar her gün sabah namazlarından sonra ;on salavatı şerife:
(Allahumme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed)
On istiğfar;
(Estağfirullahel azıymel kerimellezi la ilahe illa huvel hayyel kayyume ve etubu ileyk ve neselühüt tevbete vel mağfirete vel hidayete lena innehu huvet tevvabur rahıym)
On tevhid;
(la ilahe illallahu vahdehu la şerike leh,lehul mulku ve lehul hamdu yuhyi ve yumit ve hüve hayyun la yemutu bi yedihil hayr ve hüve ala külli şeyin kadir)

(Zilhiccenin ilk on günü, Kurban Bayramından önceki on gündür)

alıntıdır...

bu günlerin kıymetini bilmek, coşkusunu yaşayıp paylaşmak en iyi şekilde değerlendirenlerden olabilmek duası ile...

HAKK'a emanet olunuz....
Muhteşem Fırsat: Zilhicce’nin On Günü; Leyali-i Aşere

Muhteşem Fırsat: Zilhicce’nin On Günü; Leyali-i Aşere

Yani her senenin Kurban Bayramından önceki ilk dokuz günü ve Kurban bayramı günü olmak üzere tam “on gün” “leyâli-i aşere”, yani on mübarek gecedir. Onuncu gün Kurban Bayramı’nın ilk günüdür.


Bu Günlere mahsus Hadis-i Şerifler
  1. “Allah’a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce’nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur. O günlerde tutulan her günün orucu bir senelik oruca, her gecesinde kılınan namazlar da Kadir Gecesine denktir.”
(Tirmizi: Savm, 52; İbn Mace: Sıyam, 39)

Yine Efendimizden (s.a.v.) harika bir teşvik cümlesi:
“Allah indinde Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi (sübhanallah), tahmidi (elhamdülillah), tehlili (lâ ilâhe illâllah) ve tekbiri (Allahu ekber ) çok söyleyin!”
(Abd b. Humeyd, Müsned, 1/257)


“Günlerden hiçbiri yoktur ki onlarda yapılan bir iş Zilhicce’nin ilk on gününde yapılan işten daha faziletli ve yüce, Allah’a daha sevimli olsun…”
(Tirmizi, Savm: 52; Darimî, Savm: 52)


Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam şöyle buyurdu:
“Allah katında içinde bulunduğumuz şu günler (Zilhicce’nin ilk on günün)deki salih amelden daha sevimli (salih amelin bulunacağı) başka günler yoktur.”
Sahabeler, sordular:“Ya Resulallah, Allah yolunda cihat da mı?”
Resulullah (s.a.v.) cevap verdi:
“Evet, Allah yolunda cihat da. Meğerki bir adam canıyla ve malıyla cihada çıkıp da kendisine ait mal ve candan hiçbir şeyi geri getiremez olursa, o başka.”
(İbni Mâce, Sıyam: 39.İbni Hacer, 5:119)


Arefenin yeri başkadır
Bu on gün içinde Arefe gününün yeri ise bambaşkadır.


Bu güne mahsus Hadis-i Şerifler


“Arefe günü tutulan oruç, geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günahlarına keffaret olur.”


(Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 457)


Hz. Ebu Bekir’in oğlu Abdurrahman, Arefe günü kardeşi Hz. Aişe’nin (r.a.) huzuruna girdi. Hz. Aişe oruçlu olduğu için hararetten dolayı üzerine su dökülüyordu. Abdurrahman ona:“Orucunu boz” dedi. Hz. Aişe:
“Resulullahın (s.a.v.), ‘Arefe günü oruç tutmak, kendisinden önceki senenin günahlarına keffaret olur’ dediğini işittiğim halde iftar mı edeyim?” dedi.
(Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 458)


“Arefe gününün orucu bin gün oruç tutmak gibidir.”
(Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 460)


“Arefe günü gelince, Yüce Allah rahmetini saçar. Hiçbir gün o günde olduğu kadar insan cehennemden azat olunmaz. Kim Arefe günü gerek dünya ve gerekse âhiret ile ilgili olarak Allah’tan bir şey isterse, Allah onun dileğini karşılar.”


“Arefe gününden daha faziletli bir gün yoktur. Allahü Teala o gün, yer ehli ile meleklere karşı övünür ve (Arafat’taki hacıları kast ederek) şöyle buyurur: ‘Kullarıma bir bakın. Saçları başları dağınık, toz toprak içinde her uzak ilden bana geldiler. Bu hâlleri ile onlar, rahmetimi ümit etmekteler, azabımdan dahi korkmaktalar. Şahit olunuz, onları bağışladım. Onların yerlerini cennet eyledim.’
Melekler derler ki: ‘Onların arasında biri var ki; yalancıktan bu işi yapar. Falan kadın da öyle.’ Allahü Teâla şöyle buyurur: ‘Onları da bağışladım.’


Bu on günü hangi ibadetlerle değerlendirmeliyiz?


1-Her şeyden önce her zaman ve zeminde en vazgeçilmez ibadet olan beş vakit namazı asla ihmal etmemeliyiz.


2-Mümkünse bugünlerde oruç tutup zamanımızı Kur’an, istiğfar, salavat, zikir ve dua ile geçirmeliyiz.


3-Her zaman yapamayanlar bile hiç değilse bugünlerde kuşluk, evvabin, teheccüt gibi namazları kılmalı, affa nail olmak için çırpınmalıdır.


4-Hatta affa ve rızaya nail olmayı hedef kabul ederek, bu on günü sanki Ramazan’ın son on günüymüş gibi geçirmeliyiz. Buna güç yetiremeyenler, hiç değilse arefe gününü ve bir gün öncesini oruçla ve ibadetle geçirmelidirler.


5- On gece içinde, bilhassa terviye, arefe ve bayram gecelerini ihya etmenin özel bir yeri vardır.


6-Arefe günü bin İhlâs Suresi okumak çok faziletlidir. Çünkü arefe, tevhidin, azamet ve kibriyanın tam hissedilip ilan edildiği gündür. Teşrik tekbirleri on gün içinde müsait oldukça söylemek büyük sevaptır.


On Günlük İhyanın Püf Noktaları

Bunun için şu basit, ama etkili tavsiyelere dikkat edin:
* Her yılın Kurban Bayramı öncesi 9 günü ile Kurban Bayramı gününü yani Zilhicce’nin ilk on gününü ajandanıza veya her gün gördüğünüz bir yere not edin.


* Bu on gün içinde sizi meşgul edecek misafirlik, yolculuk ve yorucu işlerden uzak durun.


* Seçici olmadan maç, dizi, haber izlemek gibi boş ve sizi ilgilendirmeyen işlere zaman ayırmaktan her zaman kaçının; bu on günde ise daha bir titiz olun.


* Bugünlerde sağlığınıza özel bir önem verin ki, ibadet ve zikirden geri kalmayın.


*Eğer ev hanımı, emekli, yaşlı gibi mesaiye bağlı bir işiniz yoksa bu on günü sanki i’tikafa girmiş gibi dolu dolu geçirin.


* Öğrenci, memur, işçi gibi belirli bir uğraşınız varsa, mümkün olduğu kadar izin ya da tatil günlerinde oruç ve ibadete ağırlık verin.


* İş, okul vs. sizi mutlaka meşgul etse bile aralardaki “ölü zamanları” değerlendirin.


* Yanınızda sürekli küçük ebatlı bir Kur’an veya bir evrad kitabı taşıyın. Boş zamanlarda birkaç sayfa bile okusanız kârdır.


* Kur’an okumasını bilmeseniz bile, ezberinizde olan sureleri defalarca okumanız büyük sevaptır.


* Bu on gecede daha az uykuyla idare edin ve uykunuzu kaçıracak çay, kahve gibi içecekleri daha çok tüketin.


* On günün tümünde oruçlu olamadıysanız fırsat bulduğunuz gün oruç tutun..


* Zaman kazanmak için bayramlık ve kurbanlık alış verişini önceden yapmaya çalışın.


.


Cemil Tokpınar


...hakiki bir mü’min,
yürekten

“Allah’ım, Sen benden razı ol, yeter!”
diyebilendir.


Dert daima insana yol gösterir. 
Hz. Mevlana
"Azap ne cehennemdir, ne nâr;
                                             senin celâlin...
Saadet ki yegâne: Ebedî nûr 
                                           cemâlin!" 
                                                                                 alıntı
 
Ey huzur içinde olan can!
O, senden, sen de O’ndan hoşnut olarak Rabbine dön!
Ey can! İyi kullarımın arasına gir.
Cennetime gir.

Fecr Suresi ~ 27-30. Ayetleri

Yalnızlık ve acı çekme büyük bir zekaya ve duyarlı bir yüreğe sahip kişiler için her zaman kaçınılmazdır.
Dostoyevski.

"Yerleri gökleri yoktan var eden
İnsanlık gaflette bilmemki neden
Çürüyüp gidecek her aciz beden
Çürüyüp gitmeden cana,
Sen lazım..."
alıntı
Ancak güçlü insanlar sevebilir, zayıflar sevdiklerinde ya köle olurlar ya da sevdiklerini kendilerine köle yaparlar. Halbuki sevgi öyle bir çiçektir ki kafesi kendine yer kabul etmez. Çünkü sevgi direkt Allah'tandır. Bu yüzden sevgi zamandan ve mekandan münezzehtir. Zamanın ve mekanın kanunları onu etkilemez. Aksine... sevgi zaman ve mekanı etkiler.
***
İnsanların çoğu kedilerin patiklerine benzer. İlk tutuşta yumuşacıktırlar. Onları kucaklamak istersin. Ama bencilliklerine dokunan en küçük bir olayda sana tırnaklarını gösterirler.
***
Bir insanın bize sığınması, başını omzumuza dayayıp huzur bulması ne kadar da mutlu ediyor bizi. Acaba güçlü oluşumuz bir başkasının zayıflığına mı bağlıdır?
***
Özgür insanların sevgisi anlamlıdır bence... Beni seven bir insanın isyanı, mecbur olduğu için bana yapacağı kölelikten çok daha değerlidir.
***
Sır anlatılmayan değil, anlaşılmayandır.
***
Düşün bir, bilgi sana cesaret mi verdi yoksa korku mu? Çocuklar niye cesurdur biliyor musun, bilmedikleri için. Çocuk susadığı zaman su ister annesinden... Bir köşeye oturup sitem etmez annesine... Sen ise bana susadığın halde beni benden istemiyordun.
***
Kalbini vermemek hakkını kim verdi sana?
***
Ben her insanı kalbime misafir edebilirim. Çünkü kalbimden eminim. Kalbime misafir edeceğim insanı rahatsız edebilecek tüm tuzaklardan temizledim kalbimi. Ama... kimsenin kalbine girmek istemiyorum. Çünkü bilmiyorum nelerle karşılaşacağım. Hangi tuzaklar bekliyor beni, bilmiyorum. Ve bilmiyorum, O bunlardan haberdar mı? Onun için ey dostum! İnsanları pencerelerden seyret. İçlerine girme. Cesaretin varsa içine al.
***
Bir insan arıyorum, hiç tanımadığım. Omuzuna dayanıp sığınmak istiyorum sıcaklığına. Onunla hiç konuşmak istemiyorum. Ruhumdaki fırtına dinince hiçbir şey söylemeden ayrılmak istiyorum. Ama kim?
***
Bu sevgiyi isteyen ve dileyen ben değilim ki! Bunu ben Allah'tan emanet almışım. Allah ki o kula sevdiğini apaçık söylemiyor. Benim dilimle döküyor bunu.
***
Allah aşk dışındaki her şeyi seçmeden herkese verir. Yağmur kötünün de iyinin de üstüne yağar. Ama aşkını yalnız seçtiklerine verir.
***
Allah'ım bana bu sevgiyi göğüsleyebilecek daha çok güç ver. Allah'ım bana göğüsleyebileceğimden de çok, çok, daha da çok sevgi ver!
İsmail Acarkan
Hatırlanmak mı Dost?

Hiç Unutulmadın  Ki!


 
Kur’ân-ı Kerim ve Fahr-i Kâinat...

Cenâb-ı Hakk’ın insanlığa iki büyük hediyesi...

Biri zarf, diğeri mazruf...

Biri sadâ, diğeri edâ...

Biri en özlü söz, diğeri en hâlis öz...

Her ikisi de Hak’tan halka rehber... Her ikisi de nur... Her ikisi de şifâ...

Biri kalplerin tabîbi... Diğeri devâ reçetesi...

Allah Rasûlü, Kur’ân nasıl yaşanır sergilemekte...

Kur’ân, Allah Rasûlü’nün ahlâkını dile getirmekte...

İç içe nur... Nûr üstüne nûr...
 


Belki bir gülümsemeyle başlar, hizmetin yolculuğu, kim bilir...
Kapısını çarpıp çıkmış gönlü kırık bir rûha rüzgar olur; nefes olur, yüzüne dokunur o tebessüm...
Bir adres sorana verilen saygılı bir cevaptır belki de, gönle işlenir gidilecek yer böylece...
Zannederiz ki, Allâh'ın yolunda hizmetin çeşitleri bellidir ve zannederiz ki, hizmet yolunda kariyer gerekir. Unutur gideriz, fark etmeyiz, bir annenin diplomasız pişirdiği yemektir hizmet... Bir babanın evine ekmek götürme arzusudur kalbindeki... Evlâdın attığı adımdır okula giden, çözdüğü sorudur hizmet... Zaman gelir, her biri yerini bulur elbet... Rabbiyle şah damarından daha yakın bir muhabbete benzer bu kapının yürekteki varlığı... Ağza atılan lokma, niyetine göre değişir zevk ü sefâ da olur, cevr u cefâ da... Gönle düşen o sihirli kelime var ya, işte odur hayata kalite getiren... "Niyettir" bizi vardığımız yerde bekleyen...
Bazen bir belgesel izlenirken duyulan şaşkınlıktır hizmet... Ardından O Yüce Yaratıcı'nın idrâk ötesi mükemmelliğini keşfetmek... Çünkü an gelir, o şaşkınlık, cümle olur, başka kulaklardan içeri girer, zihinlere oturur. Ve hizmet, Yüce Yaratıcı'nın yeryüzündeki imzalarının dillendirilmesiyle mânâ kazanır, bereket olur.
Sevmektir hizmet... Rabbin yarattığı muhabbeti çoğaltmaktır ve çoğalmasına vesile olmaktır. Çünkü sevmek fedakârlık, sevmek duâ, sevmek candır... Sevilene emektir, sevene rahmettir. İçine işleyen sıcaklıkla üşütmemektir kimseyi, kollamaktır dışarıda kalmış kimsesizleri... Sevdiğinin hizmetini kendi yoluna eklemek ve bereketlendirmektir dünyayı...
Hizmet bir zincirdir, başlatan da kazanır, sona eklenen de... Ve hayat, Muhabbetin Sahibi'ne karşı hizmete dönüşür, nihayet iki dünya şenlenir...
Bir kusuru örtmektir, bir yanlışı affetmek, tahammülü zor olana sabretmektir hizmet... Göze çarpan hatayı gönlünle silmek, dilinle yok etmektir. Dosta-düşmana muhabbetin perdesini açmak, soğuk bir kalbi yeniden ısıtmaktır. Tanımadığın bir mezarlıktan geçerken okuduğun bir Fâtiha'dır, bir rûhun damlattığı gözyaşını silen, iki kelimelik cümledir hizmet... Bir sofraya alınan ekmek, bir fakire verilen bozuk paradır cepteki...
Ama biz fark etmeyiz, önümüzdeki bir niyet ile güzelleşecek, hizmete dönecek sadelikleri... Büyütürüz gözümüzde atılacak adımları, külfetle başbaşa bırakırız onları... İsimler takarız, bahanelerini hazırlar, tembelliğimize kılıf ararız. Kurulacak bir cümle, yüreğe kabul olmuş bir ruh, yüzdeki minik bir tebessümün mânâsını değiştirmedikçe niyetimizle, iflah olamayız; ne bugünümüzde, ne geleceğimizde...
Artık bilmeliyiz, zahmet değil, zorluk değil, niyet ile kendi kendine çoğalan güzelliktir hizmet... Ve bekler... Sadeliklerden doğan, bütün gönüllerden âhirete azık olmaya adanan yola çıkmayı ister... Bekler..
Fatma Aladağ



Gül, rûy-i Muhammed 'e gıpta eder (s.a.v.),
Kokumu, O' nun terinden aldım der..."

Ey güzeller güzeli, beni sevdanla yaktın!
Görmüyor bir şey gözüm, her an hülyanla aklım!

Sen "Kab-ı kasveyn" şahı, ben ise azgın köle,
Sana konuk olmaya, nasıl söyler bu şaşkın!

Acıyıp bir bakınca, ölü kalpler dirilttin,
Sonsuz merhametine sığınıp, kapın çaldım.

İyilik kaynağısın,dermanlar deryasısın!
Bir damla lütf et bana, derde devasız kaldım!

Herkes gelir Mekke'ye, Kabe'ye, Safa'ya, Merve'ye,
Ben senin için ,dağlar tepeler aştım.

Dün gece, bir rüyada, göklere değdi başım.
Kapındaki uşaklar,enseme bastı sandım.

Ey Cami Hazretleri, sevgilimin bülbülü!
Şiirlerin arasından, şu beyti seçtim aldım;

Dili aşağı sarkık, uyuz köpekler gibi,
Bir damlacık umarak, ihsan deryana vardım."

Ey günahlılar sığınağı, sana sığınmaya geldim!
Çok kabahatler işledim, sana yalvarmaya geldim!

Karanlık yerlere saptım, bataklıklara saplandım,
Doğru yolu aydınlatan, ışık kaynağına geldim.

Çıkacak bir canım kaldı, ey bütün canların canı!
Uygun olurmu söylemek, canımı fedaya geldim.

Derdlilere tabibsin, ben ise gönül hastası,
Kalp yarama deva için, kapını çalmağa geldim.

Cömerdlerin kapısına, birşey götürmek hatadır.
Basmakla şeref verdiğin, toprağı öpmeye geldim.

Günahlarım çok, dağ gibi; yüzüm kara, katran gibi,
Bu yükten ve siyahlıktan tamam kurtulmağa geldim.

Temizler elbet hepsini, ihsan deryandan bir damla,
Gerçi yüzüm kara, amel defterimle geldim.

Kapına yüz sürebilsem, ey canımdan aziz canan!
Su ile olmayan işler, hasıl olur o topraktan!"



Mevlana Halidi Bağdadi (K.S)
Ben bu dünyaya yanlış gelmiş olacağım ben
Ben öyle her insandan, o kadar uzağım ben
Yine bu gözlerimdir okşanacak şey arar
Yoksa içimde başka bir dünya hasreti var

Uyanır gibi birden bir korkulu rüyadan
O içimden sevdiğim, benim olan dünyadan
Bir ses bana: 'Gel! ' dese, ben o sesi işitsem
Kimsecikler duymadan bir kapı açıp gitsem
Cahit Sıtkı Tarancı
Sen insanların gözlerinin değdiği yerlerini düzeltiyor;

Fakat Allah'ın baktığı yer olan kalbini niçin düzeltmiyorsun?

Ey olgunluk yaşına gelmiş insan!

Ömrün nihayete doğru yaklaşmakta.

Öyleyse eksiklerini telafi et, tamamla.

Bak saçın, sakalın ağardı; Beyaz renk kir götürmez.


İbn Ataullah el-İskenderi
Rahman, Rahim olan Allah'ın adıyla.
Yer, tam bir sarsıntı ile sarıldığı zaman.Yer, ağırlıklarını çıkardığı zaman. İnsan:Buna ne oluyor? dediğinde. O gün, haberlerini anlatır.Çünkü Rabbi'n ona vahyetmiştir. O gün insanlar yaptıklarını görmeleri için bölük bölük gelirler.Kim zerre ağırlığınca iyilik yapmışsa onu görür.Kim de zerre ağırlığınca kötülük yapmışsa onu görür.

Zilzal Suresi

Bu kasvet dünyasında kalmadı özlediğim,
Namaz vaktinden başka yolunu gözlediğim...

Necip Fazıl Kısakürek***



 Click the image to open in full size.
 

Ahû-Zâr Etme Ey Gönül..
Düştüğün Ateşte Güle Oynaya Yan..
*


Click the image to open in full size.
Neden her geçen kötü günün ardından gözyaşlarımızla ıslatacağımız bir omuz ararız ki ? Seccâdemiz dururken ....*




En fazla sensiz gibi, en az sensizlik kadar bu ömrüm

Küf kokuyor caddeler, virajlarında boğuluyorum.
Ağıtlar kendi kendini yakıyor!
Kırılıp dökülüyorum, yavaş yavaş


Parmağımı basıyorum acımın en kanayan yerine
Öfkem alnının ortasından vuruyor hayatı,
Avuçlarımdan düşüyor yüreğin...
Şimdi sen mi kanıyorsun ben mi?

.. Ey Hayat!
Oluk oluk kanatsan da ömrümü
Varlığın, burnumda ince bir sızıdan ibaret...
alıntı*
                                                                        Bizi Kahrettiğiniz Gibi Mevlam da sizi kahru perişan eylesin...

Yüreğim kavruldu,kaç ocağa ateş düştü gene,gencecik 24 fidan daha ..24 ne demek!
ya yaralılar onlar nasıllar kimbilir,yaralı kelimesi ne kadar hafif kalıyor...
içerideki dışarıdaki tüm işbirlikçilerin,içimizdeki dışımızdaki tüm hainlerin Allah cezalarını versin ..
yeter demekte kar etmiyor,ırakta amerika vuruyor sayıyoruz ,vatanımda bu kalleşler..
Va esefa!
işgal altında mı benim ülkem ,bu nasıl bir savunma sistemidr,savaş çıksa halimiz ne olur acaba ...düşünemiyorum...acizlik diz boyu...
Nasıl sarmışlar ki ahtapot misali..başedilemiyor..içeride ki hainler temizlenmeden de çok zor bu iş..
istihbarat kuvvetlenmeli,bunca gelişmiş teknolojiye rağmen her şey aleyhimize..
en acısı da insanın aklına başedilmek istenmiyor mu acaba sorusunun gelmesi..acaba!

Şehitlerimize rahmet eylesin mevlam..

sabır versin rabbim evlatlarımızın ,canlarımızın,annelerine babalarına ,sevenlerine..
vah ki ne vah..ateş düştü yüreklerine,yüreklerimize..
ve evladı asker olanların yüreklerine endişe kök saldı..
Allahım yardımcıları ol...

çok üzgünüm çok ,rabbim kahhar ismi şerifinle ya rabbim,kahhhar ismi şerifinle..kahreyle helede yediği çanağa işeyenleri!hele de görevini hakkıyla yerine getirmiyenleri..bulunduğu makama layık olmıyanları,canlı cehennem odunlarını uzak eyle..derdest eyle biran önce ya kahhar..ya kahhar ya kahhar...
 

2 Yaralıda şehadet şerbetini içmiş. 28 Şehit? Hesabını kim verecek ?

RABBİM Rahmet eyle kör kursunlara hedef olan askerlerimize, şehitlerimize.

ALLAH vatana millete göz koyan düşmanların ellerini cehennem odunu yapsın ,


amin amin amiin...
*



Vefâsızlar için, yanma bu kadar;
Nankörlük, beşerin hamurunda var
Gördüğün yarayı, sen yine de sar;
Kullar bilmese de, Mevlâ bilir ya

Gösteriş düşkünü, süzme cehâlet;
İslâmı etse de, servete âlet,
Üzülme Bu riyâ postunu elbet,
Kullar görmese de, Mevlâ görür ya

El etek öperek, susan dillere;
Rüşvet kapısında, bükük bellere;
Zulmü alkışlayan, gizli ellere;
Kullar yetmese de, Mevlâ yeter ya

Benlik sevdâsıyla, kalem tutana,
Allah'ın hükmüne, hüküm katana,
İşret sofrasında, makam satana;
Kullar sormasa da, Mevlâ sorar ya
Sen ki; bozmadıkça, niyetlerini,
Uzatmaz kalbine, şeytan elini
Temiz alnındaki, ter bedelini;
Kullar vermese de, Mevlâ verir ya

Bir yudumluk hazdır, çöldeki testi,
Kaptırma, şu dünya çarkına postu
Kim demiş ki olmaz; doğrunun dostu?
Kullar olmasa da, Mevlâ olur ya

CENGİZ NUMANOĞLU

Kısmet Ederse Mevla;
El getirir, Yel getirir, Sel getirir..
Kısmet Etmezse Mevla;
El götürür, Yel götürür, Sel götürür..


Kaldır yüzünü yerden. Omuzlarından sarsıp kendine getirmek istiyor seni Sevgili. "Rabbin sana küsmedi ki..." Gözlerinin içine içine bak sevdiklerinin. "Rabbin seni unutup yalnız bırakmadı ki..."
Sabır yüregin çiçegi
Sevmek yürek ister
Gül yüreklim

Sabır hayatın gercegi
Sevmek emek ister
Gül yüreklim

Sabır alev alev yakar yüregi
Sevgiyle acar ateş çiçegi
Gül yüreklim

Sabır miras kaldı Hz Yusuf`tan
Sevgi ihtiras oldu gömlegin yırttı arkasından

Sabır Mecnun oldu düştü cöllere
Sevgi Leyla oldu beyhude kaşı gözü kara

Sabır umman oldu Hz Nuh`un tufanında
Sevgi cile oldu inanmayan oglu Kenan`da

Sabırla büyüdü yüreklerde Hz Muhammed (s.a.v.)
Sevgi nur oldu, gül actı muştulandı çiçek çiçek

Sabır kırmızı gül, elvan elvan sevgilinin gönlünde
Sevgi ile actı, yediveren gülleri bahar yelinde

Sabır eden yürekler, bulur aşk ile felah
Sevgi ile dile gelir kalb '' La ilahe illallah ''

Sevgi bulut,sevgi yagmur, sevgi bereket,
Aşk ve sevgiyle bu yolu umutla takip et.
Gül yüreklim.

Hoşgörüyle oluşur sevgi seli
Fedakarlıkta acar sabır çiçegi
Gül yüreklim

Sabır yüregin boynu bükük çiçegi
Sevmek sabır ister
Gül yüreklim...

Alıntı...




İnsaf et, aşk güzel bir iştir!
Onun bozulması, güzelliğini kaybetmesi, (insanlardaki) tabiatın kötü niyetli oluşundandır.
Sen, kendi şehvetine ve arzularına aşk adını takmışsın;
Halbuki şehvetten kurtulup aşka ulaşabilmek için yol çok uzundur.
Mevlana







Ne olurdu, seninle tatlılaşsaydım; yaşayış zaten acı.
Ne olurdu, sen razı olsaydın benden de, herkes kızsaydı bana.
Ne olurdu, seninle aram düzgün olsaydı da, bütün alemlerle aram açılsaydı, dünya yıkılıp yansaydı.
Sen beni sevdikten sonra malın mülkün değeri mi olur? Zaten toprak üstünde ne varsa hepsi de toprak olacaktır.
Alem O'nunla kaimdir ve O'nsuz olan hiçbir şey yoktur. O'nun rızası, rahmeti, bereketi ve tecellisi olmayan hiçbir şeyin değeri yoktur.


mevlana



dost uzak olanı yakın kılandır

dost güneşi önce senin yüzüne vurandır

dost gecenin karasını önce kendi yüzüne çalıp sana aydınlığı bırakandır.!!!
alıntı


"-Kur'ân duvarlarda asılı duruyor, hayatımıza girmiyor!" diyordu hocalar bir dönem, eskiden... "Kur'ân'ı duvarlardan indirin, okuyun, uygulayın, hayatınıza alın!" demek istiyorlardı.

Kur'ân duvarlardan indi, lâkin hayatlara değil, kapalı dolaplara, vitrinlere girdi. Kur'ân yeniden duvarlara asılsın. Evimizin en müstesnâ köşelerine konulsun. Hürmet ve edeple beraber muhabbeti, muhabbet ve marifetle beraber insibağı, Kur'ân'ın boyasıyla boyanmayı öğrenmemiz lâzım!..
Hem zâhirî beraberlik, göz önünde olmalı ki, gönülde de bulunsun. Hem bâtınî tesir, nûrânî bir kandil gibi aydınlatmalı evlerimizi...
Evlerimizi meleklerle şenlendir, yâ Rab!
Çok Kur'ân okumalı ki, "içlerinde Allâh'ın adının zikredilmesine izin verilen evler"den olsun evlerimiz... (Bkz: en-Nûr, 36)
"Yer ehli, yıldızları nasıl ışıklı ve parlak görüyorsa, gök ehli de yerde Allâh'ın zikredildiği evleri, öyle ışıklı ve parlak görürler."

hadîs-i şerîfinde buyrulduğu gibi, yeryüzünün yıldızlarından olsun evlerimiz... Bu münbit toprakta kurtulur dinin yarısı; evlilik saâdet-i dâreyn olur. Bu münbit toprakta yetişir, sâlih ve sâliha yavrular.

Bu meyanda bir de televizyon meselesi var.
"-Tesbih çekerek televizyon seyredilmez!" deniliyor; TV kapatılmıyor, tespihler bırakılıyor. Tercihler dehşet verici...

Televizyon olan odalara girmeyen mü'minlerden, dizi seyrederken namaz kaçıran müslümanlara kadar geldik. Televizyon olacaksa illâ, hükmetmeyi öğrenmek lâzım!... Açarkenki rahatlıkla, istekle kapatabilmek lâzım.

Dünyada sohbetinden bunalacağımız insanlarla sonsuz hayatı paylaşmak revâ mı?

Kimlerin evlerine ve gönüllerine benziyor evlerimiz, gönüllerimiz?
"Kur'ân okuyan mü'min, turunca benzer; kokusu güzel, tadı da güzeldir. Kur'ân okumayan mümin ise, hurmaya benzer; tadı güzeldir, fakat kokusu yoktur. Kur'ân okuyan günahkâr kimse ise reyhan çiçeğine benzer; kokusu güzel, fakat tadı acıdır. Kur'ân okumayan günahkâr kimse ise, Ebû Cehil karpuzuna benzer; tadı acı, kokusu da yoktur."
buyuruyor ya Efendiler Efendisi -sallâllâhu aleyhi ve sellem-...
Evlerimiz ne kokuyor? Reyhan mı, turunçgil mi?
Gönlümüzün kokusudur o. Kalbimiz nasıl bir kokuya sahip?
"Latîf kokular, latîf rûhları çeker. Habîs kokular, habîs rûhları"

hadîs-i şerîfi mûcibince hem evlerimiz, hem kalplerimiz, hem hayatlarımız kimlerle dolu?

Râbıtalı olmak, sadece düşünmek değil... Tabiî bir netice o. Bir kısım sâlih amellerin tabiî neticesi olarak Allah dostları bizimle beraber... Ve bir kısım kötü amellerin, gaflet ve dalâletin tabiî neticesi de râbıtanın kopması; ışıksız, nûrsuz, feyizsiz, gamlı, mükedder, keyifsiz, enerjisiz kalmak oluyor.
"Bir saat tefekkür, bir yıllık ibâdete denktir." buyrulmuş.

"-Â ne güzel, ne kârlı bir durum kulluk açısından..." demişiz; ne hazindir ki, ibâdeti bırakmışız, fakat tefekkürü ikame edememişiz, etmemişiz.

"-Sevgide aşırı gitmeyin!" denmiş, sevgiyi terk etmişiz.

"-Şımarmayın!" buyurmuş Hak, sevinmeyi bırakmışız.

Bir şeyin tamamına sahip olmamak, eldeki az olandan da vazgeçmeyi getirmemeli!.. Azını başaramadığımızın tamamını terk etmek kolay! Kendine sınır koymak zor... Çocuğa "Dur!" demek, durmayınca azarlamak, yine durmazsa vurmak kolay! Onun için zulüm. Ama nefsine, "Dur!" demek bile zor. Ötesi, yani azar ve kötek nasıl başarılacak? Onun için cehâlet... "Zalûm" ve "cehûl" geldik, öyle gidecek miyiz? Hâlbuki azlar, şükürle çoğalır.
"Allah, rahmetini dilediğine yayar." (Âl-i İmrân, 74)

* * *
Böyle ters bir durum var. Birileri elimizdeki âsânın eğri olduğunu söyleyince, atmışız elimizden o eğri deyneği, yıkılmışız, dayanaksız kalmışız.
Neden, neden, neden?
Neden dosdoğru bir dayanak almamışız elimize?
Neden o eğriliği gösterenin işaret ettiği doğru sopayı almamışız elimize?
Hani kabul etmiştik sevgili rûhlar, elest bezminde "belâ" demiştik; "Sizi terbiye edeyim mi?" buyuran'a, "Elbette!" demiştik.
"Bize yollarımızı gösteren Allâh'a niçin güvenmeyelim? Bize ettiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Güvenenler, ancak Allâh'a güvensinler." (İbrahim, 12)

* * *
Değerleri hatırlamak önemli...
Ucuz olan dünya için, pahalı olan âhireti satmamak lâzım meselâ.
"Beni ve neslimi namaz kılanlardan eyle!.." (İbrahim, 40)
Namazsız, abdestsiz güruhtan eyleme bizi yâ Rab! Namazsızlığın zifiri karanlığının dipsiz kuyusuna düşürme rûhlarımızı.

Beş vakit huzura çıkmak yakınlığından mahrum olursak kimlere yakın oluruz, kimlere?

Söyleneni doğru anlamak, doğru söyleyenlerle birlikte olmak, anladığını gerçekleştirebilmek için riyâzât lâzım. Nefis tezkiyesi, kalp tasfiyesi lâzım. Oruç, gece Kur'ân okumak, az yemek, mâtemlerin civarında olmak, infak etmek, kulluk neşesine sahip olmak.

"Az gülmek" denince lüzumsuz ve şımarıkça gülmeleri terk etmeyi anlamak lâzım. Yoksa ümitsiz, yani ışıltısız, karanlık, neşesiz bir yüze bürünmek değil.

"Az konuşmak", boş konuşmayı, bizi ilgilendirmemesi gereken konuları terk etmekle olur. Yoksa hakkı söylemek gerekirken korkaklığa düşüren dilsiz şeytanlık hâli değil!..

"Az uyumak", gece uykusundan kalkıp teheccüd, tezekkür, sabah namazı sonrası işrak beklemekle olur. Geç vakitlere kadar oturup sabah namazını yarı uykulu kılmakla olmuyor bu!.. Hormonlar bozuluyor, çeşitli depresif hâller oluyor. Daha başka olumsuz tesirleri saymayacağım. Her şeyi olması gerektiği gibi yapmak lâzım.

"Az yemek" diye bir şey vardı, hatırlamak lâzım... Hazret-i Mevlânâ, oruçlu günlerinde dahî iftarda sadece on lokma yiyor:
"-Biraz daha yeseniz!" diye ricada bulunanlara:
"-Göğsümde öyle bir ejderha var ki, lokmaya gelmez!.." buyuruyor.
O ejderha, nefistir. Doyunca merhamet, incelik, nezâket damarları tıkanan nefis... Oysa sevgili rûhumuz aç, hep aç! İki namaz, birkaç tesbih tanesi yeterli görülüyor ona... Oysa teheccüd istiyor o, doyasıya zikir istiyor, ilim meclislerinden ayrılmamak istiyor. Zavallı rûhumuz...

Sahi, kediyi aç bıraktı diye mü'mine bir kadını cehenneme gönderecek olan Rabbimiz, rûhlarını aç bırakanları ne yapar? Cemâlinden mahrum bıraksa yeridir dersiniz şimdi, yine de biz hüsnü zan ile, mağfiret kaçışı ile "Allâhu erhamürrâhimîn"e sığınalım; hâlâ hayattayız, hâlâ ümit var bizde..

"Dil hânesi pür-nûr olur
Envâr-ı zikrullah ile"

Güneş doğuyor ve bütün korkular, korku verici varlıklar, karanlıkla birlikte siliniyor, yok oluyor. Ruhlara da bir güneş lâzım. Bahar güneşi gibi diriltici, yeşertici... Hazret-i Mevlânâ'nın ifade buyurduğu üzere, "şeytanların inip kalktığı yüzler"den olmamak için yüzlerimizi güneşten başka tarafa çevirmeyelim dostlar!


Ayşenur Vural
alıntı


___
❂❥~["بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Muhakkak ki her güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
"[İnşirah,5]]~❥❂

 "İstedim ki bir ân olayım, her sözde esrâr,
Aahh, anladım ki, her söz bana dar."

Metin Kaygalak
 Acemice,çöllere ilk defa düştüm..

yollarımı Sen eyle..
Bu yol nereye mi çıkar!

Yol O'na... Yol/cu O'na... Yol/cu/luk O'na...


Ey yolcu!

işte sana yol !
Click the image to open in full size.haydi! tutun da yürü umuduna!
Click the image to open in full size.


Sana kul olmayan,
................................kula kul olur.
Sana kul olmayan,
............................... nefsine köle olur.


.................Rabbim!
..........................................bizi Sen'den
...............................uzak ve gafil eyleme!

Amin
Click the image to open in full size.

"Ve sükut

Tefekküre duran derviş gibi narin...
Sızı ince, yara derin..."

.

.
.
********************************************


Click the image to open in full size.
Ve aşk;



Nefsin ayaklar altına alınıp edebin başladığı an'dır ..



SECDE ET, YAKLAŞ ..!



(Alak.19)







Click the image to open in full size.

Cânımı cânan istemiş,
minnet cânıma,
...........................Can nedir ki,
.....................vermiyem cânânıma.
__________________
........................................
Click the image to open in full size.


Yaşarsın mutluymuş gibi,
Hakikati bulmuş gibi,
Hep zavallı bir kuş gibi,
Büzülür taş da kalırsın...

M.Cihat
Click the image to open in full size.


Hicretim Yürek sehrinden,
Sevdâ vâdisine,ömrü billah..
Bir-e Bismillâh...!
 









Click the image to open in full size.

Yaşamak Su Misali Akıp Giderken,
Bize Ka
Lan Bir Vefa,
Bir Se
Lam,
Bir de Habersiz Yapı
Lan GüzeL Duadır..
..
.
.

Click the image to open in full size.

O'nu nerede arayayım ?



Nerede aradın da bulamadın ki
?


Şayet arama yoluna samimiyetle bir tek adım atacak olsan, nereye baksan

O
'nu görürsün...

..
.
__________________
Click the image to open in full size.

Ey dost, madem sen varsın, her şey var
*******

Followers

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

************
blogger counter

View My Stats *************************************

widget
**************

****************************free counters