---}--}@ Arşivime Hoş Geldiniz,Benim Beğendiklerimi Umarım Siz de Beğenirsiniz... Resimler ve Yazılar Forumlardan Alıntıdır..




Dar Alanda Kısa Paslaşma


Nasıl kötü arkadaş insanı kötülüğe sevk ederse, nasıl kötü söz insanın kalbini hırpalarsa; kötü karakterli, kötü ahlaklı gıdalar da (evet, ne var?) aynı şekilde insanın zekâsından fikriyatına kadar birçok şeyi etkiler

Ne zaman kötü bir yerden geçsem, mesela Taksim’de şöyle beş on dakika yürüsem veya es kaza bir yerde televizyona rast gelsemde herhangi bir diziyi iki dakikacık seyredecek olsam, sebebini az çok kestirebildiğim bir huzursuzluk çöküverir içime. Bu iki huzursuzluk  menbaının üçüncüsü ise kötü bir yerde yemek yemek zorunda kalmaktır.
Bazı markaları boykot etmek, bir tavır sebebi ile bazı içecekleri tüketmemek, satın alınan ürünlerin GDO’lu olup olmamasına dikkat etmek.. benzeri hassasiyetler elbette güzel, ama değinmek istediğim nokta her ne kadar bunlarla ilintili olsa da daha başka:
İyi insanların iyi sözleri bizi nasıl onarır, nasıl tedavi eder bilirsiniz. Ya kötü bir söz duysak, hakaret işitsek mesela, içimiz allak bullak olmaz mı, dağılmaz mı insanın zihni bir anda, keyfi – huzuru kaçmaz mı? Peki, sizce, tükettiğimiz gıdaların hangi ellerden nasıl çıktığı aynı şekilde bizi etkileyebilir mi? Koka kola tüketmekte ve satmakta ısrar eden insanların örneğin Filistin meselesine daha duyarsız olmaları tesadüf müdür?
Size “her sabah 7 tane kuru üzüm yersen zekân açılır yavrum” diyen yaşlı bir amcadan, yemeği abdestli olarak pişirme gayretinde bir nineden, “Peygamberimiz patlıcanı çok severmiş” deyip patlıcanlı yemeğe ayrı bir hürmet gösteren bir anneden haber versem, bana “hurafeci” mi dersiniz?
Küçükken, büyüklerimizin bize hatırlatıp durdukları şeylerden biri “kötü çocuklarla arkadaşlık etme”memiz; bir diğeri ise “orda burda satılan şeylerden alıp yeme”memizdir. Genelde bizim vurguladığımız nokta gözden kaçırılır da “sağlık” açısından bakılır olaya daha çok. Bir şey sağlıklıysa artık problem yok mudur yani? “Transit yağ yok”sa “oh ne ala” deyip bandırabilir miyiz cipsiyi sosa? Gıdanın nereden ve nasıl geldiği, ne tür insanların elinden geçtiği, tüm bunların sonucu nasıl bir karaktere büründüğü, yediğimizde -son derece sağlıklı olsa bile- nasıl bir etki bırakacağı ne derece önemli sizce?
Ben inanıyorum ki nasıl kötü arkadaş insanı kötülüğe sevk ederse, nasıl kötü söz insanın kalbini hırpalarsa; kötü karakterli, kötü ahlaklı gıdalar da (evet, ne var?) aynı şekilde insanın zekâsından fikriyatına kadar birçok şeyi etkiler. Hatta tüketilen şeyin günün hangi vakti tüketildiği bile dikkate değer bir şeydir. Doktorların, “sabah kahvaltısını iyi yapın, şu vakitte yemek yemeyin” gibi sağlık endişesiyle yaptıkları uyarılardan bahsetmiyorum elbette. Yatsı namazından sonra “gaflet yapar” inancıyla su dahi içmeden uyuyan tasavvuf ehlinin hassasiyetinden bahsediyorum.
Mide ile kalp arasında -kaburgaların koruduğu o dar alanda- yapılan kısa paslaşma beynimize açılan bir ortaya dönüştüğünde, topa kafayla çıkarken kendi kalemize gol atmamak için,midemizle kimlerin irtibat kurduğuna kimin güdümünde olduğuna dikkat etmek gerekiyor. Yoksa yuttuğumuz loklamalar truva atı gibi bizi içten fethedebilir; gol atmak için gittimiz kalede rakip takımın kalecisiyle sarmaş dolaş olup yapmamız gerekeni unutabiliriz, takdir edersiniz ki bu iyi bir şey değildir.
İşte böyle, ne zaman dışarıda bir şeyler yiyecek olsam ve eli ayağı düzgün edepli ahlaklı bir yemek bulamayıp kötü bir yerde kötü (ama leziz) bir şeyle karnımı doyursam, köşe başında beni bekleyen ‘huzur polisi’nden tekme tokat dayak yiyorum. Annem, bir komşu evimize yemek gönderdiğinde, bize yedirmeden önce kimin gönderdiğine ve nasıl biri olduğuna dikkat ederdi, gerekirse yedirmezdi, bakın bunu iyi hatırlıyorum.

Abdullah Kibritçi
Genç Dergi

0 yorum:

*******

Followers

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

************
blogger counter

View My Stats *************************************

widget
**************

****************************free counters